erotik shop
Bugun...
Ak Parti ve Muhalefetinin Kritiği -2


Cihat Akyürekli Fikir Zemini
www.facebook.com/cihat.akyurekli
 
 
facebook-paylas
Tarih: 12-12-2015 02:25

Ak partinin 13 yıllık iktidarında hiç mi doğruları yoktu da muhalefet bu doğruları bir tek defa olsun söyleyemedi ve bu ülkenin bir yurttaşı olarak yapılan doğru işleri destekleyemediler. Değerli olan bir şeyi iktidar partisi söylediği için karşı çıkmak muhalefet partilerini değersizleştirmeye başladı.

Ülke, yurt bilinci elbette bir iktidarın yanlışlarını halka anlatmayı gerektirir; yalana dolana sapmadan, iftiralarla çamura bulaştırmadan, sövgüye küfre çevirmeden; uluslararası hanedanlardan, medya kartellerinden, büyük iş dünyasının patronlarından icazet almadan görülen hatalar politikalar eleştirilir ve alternatifler sunulur, ana muhalefet partisinin ülke için önemi ve değeri burada başlamakta. Böylece hem iktidar hem de halk ana muhalefetin çözümünü görür ve iktidar partisiyle kıyaslayabilirdi. Ana muhalefet partisi böylesi bir göreve hiç talip olmadı. İşaretlerini verdi fakat geri adım attı, bu ülkenin ana muhalefet partisi olmak görevini engelleyen bir damar vardı sanki.

Öylesine trajikomik olaylar yaşanıyor ki bu ülkenin her türlü başarısından rahatsızlık duyan muhalefet patileri ortaya çıkıyor:

·        IMF’ye borçlar kapatılacak, bundan uykusu kaçan muhalefet partileri var. Nasıl olurda bu parayı buldular, borcu kapatıyorlar, diyecek kadar bu ülkeye yabancılaşan bir muhalefet var…

·        Bu ülke, dünyada en fazla yardım eden ikinci ülke oluyor ve bu yardımları alan halklar müteşekkir olarak bu ülkeye bağlılıklarını belirtiyorlar, muhalefet partileri bundan rahatsızlık duyuyor…

·        Yanı başımızda yıkıcı bir iç savaş yaşanmakta gelen mülteciler var, dünyada en fazla mülteci alan ülkelerden biri olunuyor, türlü sorun ve zorluklara rağmen çoluk çocuk bu ülkeye iltica ediyorlar, muhalefet partileri bu insani tavrı bir tek gün takdir etmeyip tam tersine neden “açık kapı” siyaseti yapıldığını sorguluyorlar…

·         BM’de “dünya beşten büyüktür” deniliyor ve bu topluluğun demokratik bir topluluk olmadığı, topluluğa etki eden vetonun antidemokratik olduğu anlatılıyor, muhalefet partileri bir tek demeç veremiyorlar...

·        Avrupa Birliği’nin Türkiye’yi oyaladığı ve buna tahammülün kalmadığı yönünde hükümet tarafından açıklamalar yapılıyor, muhalefetten tek ses yok…

·        Almanya başbakanı gelecek, akademisyenler mektup yazıyorlar “sakın gelme” ve şikâyette bulunuyorlar, muhalefet partileri bir defa olsun “yapmayın etmeyin” diyemiyor…

·        Ermeni Soykırımı gündeme geliyor, muhalefet partileri ortada yok…

·        Terör olayları yaşanıyor, insanlar mitinglerde, yollarda öldürülüyor bir araya gelip açıklama dahi yapamıyorlar…

·        Rusya, sınırlarımızdaki toprakları bombalıyor, muhalefet sessiz çok sessiz vs.

Sanırsınız ki bu ülkenin muhalefeti değil bir başka ülkenin ve iktidarının sözcüleri. Biraz yerlileşmek, biraz millileşmekten bahsedildiği zaman hemen refleksler gösteriliyor, katı savunmalar yapılıyor. Oysa yerlileşmekte, millileşmekte devletli toplumların çok yakından bildiği kavramlar. Muhalefet partilerinin bu kavramlara yabancı olması bir ülke için büyük talihsizlik. Bu kavramları daha çok kullanması gereken muhalefet partileriyken bu kavramlara tepkili olunması hayrete mucip bir durum.

Özerklikten, özyönetimden bahseden muhalefet partileri var; bunun en pratik ve uygulanabilir yolu başkanlık sistemi. Ama başkanlık sistemine karşı çıkılıyor çünkü Ak partinin göstere(bile)ceği adaya karşılık gösterilecek bir aday yok, sistemsel tartışmalara girilmiyor, şahsilikten öteye geçmeyen açıklamalarla başkanlık tartışması yapılıyor. Kimin başkan olacağı konusu ortada yokken sanki Erdoğan “ben başkan olacağım” demiş gibi hareket edilerek bu defa “seni başkan yaptırmayacağız” deniliyor.  Sistem açık bir şekilde henüz ortaya konulmamışken, üzerinde anlaşarak yeni yepyeni bir sistem inşa etmek mümkünken, bugüne kadar şikâyetçi olunan bütün sistemsel konular belki bu başkanlıkla aşılabilecekken kısır bir tartışmaya kurban ediliyor.

İnsan doğal olarak merak ediyor: bu nasıl bir muhalefettir ki ülkenin hayrına hiçbir şeyi düşünemiyor, hiçbir çözümden yana değil, muhalefet partilerinin bu topluma katkı sunmasına acaba kim engel oluyor?

Bu soru siyasetin dar alanından çıkıp küresel sermayeyle, kraliçeye kadar varan bir uzun cevaplar listesini oluşturuyor. Engelleyen var ise bunu halka anlatmak siyasetin en temel vazifesi zaten, halktan başka bir yerde çözümler aranıyorsa o zaman bu muhalefetin neyin peşinde olduğunu, kime hizmet ettiğini sorgulamak durumundayız.

Nefret dili artık yayılmaya başlıyor ve bu oyun toplumun geniş kesimini rahatsız ediyor.

Ak Partinin bir hatası, ihmali varsa çıkıp millete izah edilir, delilleriyle birlikte halkın önünde iktidar mahkûm edilir; hiçbir delil, belge kullanmadan sadece çamur atmak muhalefeti sıradanlaştırmakta, sıradanlaşan bir muhalefete iktidarın sunulması ülkenin sıradanlaşması demektir. Bu ülkenin insanları yeterince sıradan bir hayatı yaşadı zaten. 13 Yıl boyunca bu sıradanlığın aşılabileceği bir yol göründü, icraatlar ve demokratik düzenlemeler, paketler, reformlar yapıldı, yapılmakta; şüphesiz daha alınacak çok yol var.

Muhalefet öylesine düşmanca, edepten ve ahlaktan uzak, kişilik haklarına saygısızca yapılıyor ki söylenilen velev ki doğru ve haklı dahi olsa ülkeyi yönetecek ciddiyete sahip olunmadığı anlaşılıyor. Bu muhalefet tarzı iktidara talip değil, iktidarı yıpratmak üzerine hareket ediyor. Kriz, kaos ve çatışma istiyor. Halk ise her zaman emniyet-güvenlik, barış ve özgürlük ister. İktidarda zaman zaman şirazesini kaçırarak verdiği cevaplarla bu çatışmaya katılıyor. Oysa toplum çatışma istememektedir. Bunu sağlayacak güçlü bir irade aramaktadır.

Bütün enerji Ak parti düşmanlığına adanmış. Doğal olarak bir körleşme gelişiyor, başka bir şeyi görememe, anlayamama insanlara biz ne söyleyecektik diye yalpalanmaya başlanıyor. Değişen dünyaya, değişen ülkeye karşı sorumluluk alanları oluşturarak sıçramalar yapacak politikalar geliştirilemiyor. Düşmanlık ve nefret muhalefet partilerinin önünde en büyük engel olarak duruyor. Kendi içlerinde bir barış iklimi yok, topluma yayacakları bir proje yok, umuda davet edecekleri bir dava yok hepsinden önemlisi sevdaları yok…

Demokratik yolların tamamı kullanılarak bugüne kadar indiremedikleri Ak partiyi bu defa daha büyük tahriklerle şiddete çekerek indirmeyi deniyorlar. Ülkeye verdikleri zarar hiç mi hiç umurlarında değil. Ak parti iktidardan uzaklaşsın da her ne olursa olsun mantığından bir adım ileride fikir geliştiremiyorlar. Zaten geliştirmiş olsalar her seçimde bir başka yenilgi biçimiyle karşılaşılamazdı.

Kendi yanlışları, hataları toplumla paylaşılmıyor “biz filanca tarihte filanca sözü söyleyerek, filanca tavrı göstererek ayıp ettik ey aziz millet özür dileriz”, denilemiyor. Hiçbir erdem ve ahlakı yanında numune olarak taşıyamayan bir muhalefet çizgisi oluşuyor.

Ak parti ne söylüyor, davası nedir, insanlara ne vaat ediyor nasıl oluyor da 13 yıl boyunca iktidar olabiliyor,  AB ülkeleri, Amerika, Rusya ile Ortadoğu, uzak Asya ile temaslar kurabiliyor ve yeri geldiğinde bütün bu güçlerle çatışmaları göze alabiliyor da büyümeyi sağlayabiliyor; insanların hayat seviyelerini ve kalitesini yükseltmeyi becerebiliyor diye bir muhalefet partisinin herhangi bir çalışmasına rastlamadık henüz. Sövgü ve nefretten gayri ilmi bir çalışma ortaya koyulamıyor.

Netice itibariyle Ak parti doğrusuyla yanlışıyla vardır ve buna muhalefet edenlerin doğru düzgün muhalefet yaparak bu halka hizmet etme sorumluluğu var. Yalan yanlış, iftiralarla, senetsiz, belgesiz ithamlarla, Ak partinin şahsında devleti itibarsızlaştıracak bir politiğin izlenmesi bütün bir cemiyete zarar vermektedir. Böylesi bir muhalefetten başarılı bir seçim beklemek, seçmenlerin aklını oldukça hafife almak demekti. 



Bu yazı 917 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANANLAR HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI