erotik shop
Bugun...
Medeniyete teslim olmayan bir ada: Vanuatu


Mesut Felat Özsoy Fikir Zemini
 
 
facebook-paylas
Tarih: 01-04-2016 13:45
Pasifik okyanusunda Vanuatu isminde, "medeniyet"le henüz tanışmamış bir ada var. Düzene teslim olmayan bu adanın varlığından geçenlerde izlediğim bir belgesel vasıtasıyla haberdar oldum. Bahsi geçen ada tatil reklamlarında benzerlerini sıkça gördüğümüz mavi ile yeşilin buluştuğu bir cennet adeta ama içinde yaşayanlar hala bir kabile toplumu olarak hayatlarını sürdürüyor ve görünüşe göre bundan da oldukça memnunlar.
 
Belgesellerden aşina olduğumuz Afrika yerlilerinden pek farkı olmayan bir yaşamın hüküm sürdüğü bu adada paranın çok değeri yok, toplum bir arada yaşıyor ve geleneklerine de oldukça bağlı. Toplu halde avlanıyor, avladıklarını birbirleriyle paylaşıyorlar, yaşadıkları alanları beraber düzenliyorlar, yani hayatlarını gerçek anlamda birlikte, beraber yaşıyorlar. Belgeseli anlatan kişinin de şaşkın bir ifadeyle değindiği gibi adada yaşayanların sabah uyandıklarında ilk düşündükleri şey o gün ne yiyecekleri oluyor, ne yiyeceklerine karar verdiklerinde ise yiyecekleri şeyi avlayarak mı yoksa önceden avladıklarından mı elde edecekler ona karar veriyorlar. Bize ne kadar da yabancı değil mi!
 
Adada hala aktif olan bir yanardağ var ve Vanuatu'lular bu yanardağa ilahi bir anlam yüklemişler. Yanardağın faaliyete geçtiği zamanlarda Tanrı'nın onlara kızdığını ve onları cezalandırmak istediğini düşünüyorlar. Adadakilerin dış dünyayla bağlantısını ada dışına çıkıp İngilizce öğrenen birkaç genç sağlıyor, ilginç olan ise Vanuatu dışında da bir dünya olduğunda haberdar olan, "medeniyet" le tanışmış bu gençlerin Vanuatu'da yaşamaya devam ediyor olmaları.
 
Tahmin edebileceğiniz gibi dışarıdan insanların adaya gelip adayı ele geçirme, talan etme girişimleri çok sık yaşanmış ve hala da yaşanmaya devam ediyor. Bana oldukça ilginç gelen bu girişimlerden birinde örneğin, ada sakinlerinden İngilizce'de bilen birine, deniz kenarındaki arazisi için ne kadar istediği sorulmuş, "düşünebildiğim en büyük rakamı söyledim onlara" diyor röportaj yapılan adalı, yani beş bin dolar. Bizim lütufkar girişimcimiz ise buna karşılık "ben sana 20 bin dolar vereyim" diyerek yazdığı çeki uzatıyor hemen. Eline tutuşturulan kağıdı gören adalı ise gülerek, "bayım bu kağıt parçasıyla beni kandıramazsınız" diyerek teklifi geri çeviriyor. Bir süre sonra yanında içinde 30 bin dolar olan bir çantayla geliyor yabancı. Bir çanta dolusu parayı gören adalı biraz düşündükten sonra son anda (iyi ki de) vazgeçiyor arazisini satmaktan. Satmış olması halinde kendini çoktan turistlere içki servisi yapan bir garsona dönüşmüş olarak bulabilirdi belki de kim bilir! Sunucunun paran olsa ilk ne yaparsın sorusuna verilen yanıtlar ise oldukça ilginç, İlk yapmak istedikleri şey genelde ya cep telefonu ya da buzdolabı almak oluyormuş. Bizim için ne kadar da basit şeyler her ikisi de, neredeyse hepimizde olan ve sahip olmak için fazla çaba sarf etmediğimiz şeyler. 
 
İnsanların gözlerine baktığınızda mutlu olduklarını rahatlıkla görebiliyorsunuz. Mutlular ve huzur içinde yaşıyorlar, para nedir bilmiyorlar, aslını isterseniz paraya ihtiyaçları da yok. Yaptıkları her şeyi para olmadan kendi çabalarıyla yapagelmişler ve dış dünyadan yardım almadan binlerce yıl daha rahatlıkla bu şekilde yaşayabilirler. Onlara ihtiyaçlarının olmadığı şeyleri bütün paralarını alarak satmak isteyen kapitalist dünya henüz içlerine sızabilmiş değil ama buna ne kadar dayanırlar bilmiyorum.
 
Bir an için adayı bölüştüklerini ve herkesin kendi arazisine sahip olduğunu düşünelim. Ada sakinlerinden isteyenlerin de bu arazileri sattıklarını ve elde ettikleri parayla da kendilerine yeni evler yaptıklarını, arabalar, ipadler, pahalı ayakkabılar aldıklarını düşünelim. Tüketim alışkanlıkları değişen bu yeni toplum bu durum karşısında nasıl bir dönüşüm geçirir, adanın medeni yeni sakinleriyle nasıl bir etkileşime girerler ve şu anda oldukları kadar mutlu olabilirler mi? Bunun cevabını sanırım hepimiz biliyoruz ama size belgeseli izlerken hissettiğim şeyi söylememe müsaade edin. Sahip olduğumuz tüm bu imkanlara rağmen, onları ilkel vahşi bir kabile olarak değil, imrenerek hatta kıskanarak izlediğimi itiraf etmeliyim. Belgeseli yapan ekipte olsaydım muhtemelen "medeni dünya"ya dönüş benim için çok zor olacaktı. Tüm kalbimle Vanuatu'luların baskılara direnip medeni dünyaya teslim olmamalarını diliyor, dünya üzerinde hala mutlu ve huzurlu bir toplumun numunesi olarak kalabilmelerini umut ediyorum.
 
Söz medeniyetten açılmışken, Amerika kıtası'na "medeniyet"i kim götürmüştü sahi! Avrupa'da ne kadar korsan, katil, altın avcısı varsa onlar değil miydi yanlarına Afrika'dan zorla milyonlarca insanı alıp köleleştirerek kendileriyle götüren! Belki de medeniyet olmazsa olmaz değildir mutlu huzurlu insanların yaşadığı bir dünya için, ne dersiniz...


Bu yazı 1360 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANANLAR HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI