erotik shop
Bugun...
Çözüm Sürecini Buzdolabına Kaldırmak...


Nihat Karademir Fikir Zemini
 
 
facebook-paylas
Tarih: 13-08-2015 17:18

"Çıkıp çözüm süreci devam ediyor diyorlar. Bana göre çözüm süreci buzdolabındadır. Şu anda milli birlik ve kardeşlik projesi gündemdedir. Buna destek verenlerle bu yolda yürümeye varız. Bölücü örgüt ve onun güdümündeki parti sorumluluklarını yerine getirmemiştir..."

Cumhuriyet tarihimizin en büyük risklerinden birini alarak Çözüm Sürecini başlatan ve Eski Türkiye'nin, Paralel devletin, Türk Solu'nun, kibirli liberallerin, istihbarat örgütlerinin, Siyasal Alevi(ci)liğin, kendi partisindeki statükocu damarın ve BDP, daha sonra HDP, ancak aslında PKK tarafından temsil edilen ayrılıkçı Kürt hareketinin tüm itirazlarına ve bazen sabır taşını çatlatan provokasyonlarına rağmen kararlılıkla sürdüren Cumhurbaşkanı Erdoğan, 12 Ağustos günü ülkenin dört tarafından gelen muhtarlara seslenirken aynen bu ifadeleri kullandı. 

Devamında kullandığı cümlelerle ile adeta son birkaç aylık sürede oluşan şiddet ortamının sebeplerini, sorumlularını ve devletin tüm bu saldırılara karşın gösterdiği sabrı ve erdemli duruşu özetleyerek, muhataplarını çözüm sürecinin neden buzdolabına kaldırdığı hususunda aydınlatmaya ve ikna etmeye çalıştı. Söylediklerinin neredeyse tamamı Türkiye'yi oluşturan halkın büyük bir kısmı tarafından da dile getirilen gerçeklerdi. Aynı toplum, bugün gelinen noktaya bakarak, çözüm sürecinin sonlandırılması konusunda da Cumhurbaşkanı ile aynı fikirdedir.

Cumhurbaşkanı’nın ve kendisini destekleyen geniş toplumsal kesimlerin vardığı bu son nokta ancak belli koşullarda doğrudur ve hakikati belirlemeye ilişkin kıstaslarınızı değiştirdiğinizde bu haklılık durumu tartışmalı bir duruma evirilmektedir. Şayet çözüm sürecinden anladığımız sırf Erdoğan liderliğindeki devlet ile PKK arasında önce ateşkes, daha sonra ise kalıcı bir barış tesis etmekse veya Kürtler dediğimiz halk sadece HDP/PKK'dan ibaretse; ya da devlet, PKK/HDP çizgisini Kürtlerin tek meşru temsilcisi olarak görüyorsa, Cumhurbaşkanı'nın bu kararı Türk siyasal tarihinin en meşru, en haklı ve stratejik kararlarından biridir.

Ancak, böyle değil de, resmi adı "Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi"olan bu açılımın nihai hedefi Eski Devlet'in şiddete dayalı, asimilasyoncu ve inkârcı politikaları ve bu politikalar üzerinden meşruiyet devşiren seküler, sosyalist ve ayrılıkçı bir örgütün çabaları ile devletine ve bin yıllık komşularına yabancılaş(tırıl)an/yabancılaş(tırıl)makta olan Kürt halkının en temel haklarını iade etmek ve bu yola Kürtleri yeniden kazanmak ise,Sayın Cumhurbaşkanımızın çok sevdiğibir tabirle "bu şarkıda burada bitmez," bitmemeli.

Aslında Sayın Erdoğan’ın kendisi de sonraki cümlelerinde, niyetinin Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi’ni kati surette sonlandırmak olmadığını ve devletin, şayet doğru partnerler bulabilirse, bu yürüyüşe devam etmeye kararlı olduğunu ima eden mesajlar verdi. Fakat ilk iki cümlesi, özellikle son iki yıldır, kendisini ve ülkeyi zor duruma düşüren bir mekanizmayı harekete geçirecek bir içeriğe sahipti. Bu mekanizmanın işleyişi Cumhurbaşkanı’nın uzunca bir konuşmasından birkaç cümleyi cımbızlayarak algı operasyonu yapmak ve provokasyonüretmekten ibarettir.Kendisinin ve AK Parti’nin çözüm sürecinde entelektüel üstünlüğü ve genel olarak politik mücadelenin neredeyse tüm alanlarında gündemi belirleme gücünü kaybettiği bir dönemde ve özellikle de yukarıda zikredilen mekanizmayı etkisizleştirmek için daha stratejik ifadeler kullanması beklenirdi.

Üstelik devletin PKK ile olan mücadelesinde ilk defa bu kadar haklı olduğu ve daha önce Çözüm Süreci’nin başladığı dönemlerde elde ettiği, ama sonraki süreçte önemli oranda kaybettiği psikolojik üstünlüğü yeniden kazandığı bir dönemde Çözüm Süreci’ni dondurmak, sadece Türkiye Kürtlerinin ve devlet-Kürt ilişiklerinin değil, Ortadoğu’daki diğer toplumların da kaderlerinin ve tüm İslam dünyasına örnek olabilecek yeni bir Medine Vesikası imkânının, başkalarının savaşına asker yazılarak ve uluslararası konjonktüre yapışarak var olmaya çalışan ve bölgedeki kirli savaşlardan meşruiyet ve varlık sebebi üreten bir örgütün keyfine ve anlık heveslerine endekslendiğinin itirafı olacaktır.

Yapılması gereken, her gün onlarca cana mal olan bu yeni durumu daha bereketli bir sürece dönüştürecek daha kapsamlı ve daha kuşatıcı politikalar geliştirmektir.Bir yandan devletin ve bölge halkının üzerinde tahakküm kuran terör ile hukuk içerisinde etkin bir mücadele yapılırken, diğer yandan HDP/PKK/Türk Solu’na rağmen, bölge halkı ile aracıların minimalize edildiği bir ortamda daha doğrudan ilişki kurmak ve Kürt Sorunu’nun ve genel olarak demokratikleşme meselesinin terörden olabildiğince izole ederek değerlendirilmesine olanak sağlayacak yeni bir paradigma geliştirebilmek en acil ihtiyaçlarımızdır.

Böylesi bir dönüşüm sonucu, Çözüm Süreci ile birlikte tüm demokratikleşme projeleri, en azından orta ve uzun vadede, toplumsallaştırılabilir. Toplumun kendi sorunlarını sahiplenmesi ise taşeron örgütlerin ve demokrasinin bir cilvesi olarak, sürekli sandığın tepkilerine kulak vermek zorunda olan siyasetin belirleyiciliğini toplum lehine azaltabilir. 



Bu yazı 2496 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANANLAR HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI