erotik shop
Bugun...
1 Kasım, Milleti Anlayanların Zaferidir!


Veysel YENİGÜL Fikir Zemini
twitter.com/Veyselmir
 
 
facebook-paylas
Tarih: 06-11-2015 13:28

Türkiye, 1 Kasım’da bir kez daha sandık başına gitti. 7 Haziran’da oyların yüzde 40’nı alan Ak Parti, mecliste salt çoğunluğa ulaşamadığı için tek başına iktidar olmaktan bir süre uzaklaştı. 7 Haziran öncesinde Ak Parti ve Erdoğan karşıtlığı temelinde birleşen muhalefet partileri, bu süre zarfında seçmenin verdiği mesajı doğru algılayamadı; haliyle koalisyon kurup iktidar olabilme şansını heba etti.

Ak Partinin, 12 yıllık iktidarının son dönemlerinde, iç ve dış kuşatmanın etkisiyle epey yorgun düştüğü, teşkilatlarının asıl ruhundan uzaklaşmaya başladığını ve tabanı da eski heyecan ve coşkudan uzaklaştığını gözlemliyorduk. Buna, çözüm sürecinde yapılan yöntem hataları da eklenince 7 Haziran’da ortaya bu tablo çıkmıştı.

Haliyle 1 Kasım sonuçlarını iyi anlamak için 7 Haziran öncesinin iç ve dış etkilerini, 7 Haziran süreci ve sonrası ile bugünkü (1 Kasım) süreci birbirinden hem bağımsız hem de iç içe ama diyalektik bir akılla temellendirmek lazım. 

Doğrusu, bazılarının sandığı gibi seçmen 7 Haziran sürecinde yanıldığını ve tepkisini rafa kaldırdığını söylemek zor... Tam aksine seçmen, 7 Haziran tepkisi ile yeni bir sürecin başlaması için tavır geliştirmişti. 1 Kasım, bu bağlamda seçmenin Ak Parti'ye 2002-2007 ruhuna dön vizesidir.  Seçmen, Türkiye’deki sosyolojik dönüşüme ve milletin taleplerine cevap veremeyen muhalefetin idraksiz halini görünce, 7 Haziran’da Ak Parti’yi uyararak ve silkeleyerek kendisine gelmesini istedi. Bunu, doğru anlayan ve iyi okuyan Erdoğan ve Davutoğlu ikilisinin başarısıdır bir bakıma 1 Kasım’daki % 49,5.

Özellikle sosyal medyadaki Ak Partililerin ''vur reis, indir reis vb.'' söylemlerinin karşılığının 7 Haziran'da olmadığını gördük. 1 Kasım'da da gördük ki Millet, gerginleştiren bir siyaset istemiyor. Muhalefet ne yaparsa yapsın, Ak Parti'den ötekileştirici olmayan, doğru bir tutumla değişim ve reform sürecinin devamını bekliyor. Sonuçlara rasyonel verilerin ötesinde romantik bir okumayla yaklaşanlar yanılmaya devam ediyor.

Ayrıca, istikrar söyleminin sağ-muhafazakâr kesim içerisinde karşılık bulduğu söylenebilir. Bu konuda Sabah Gazetesi yazarı Hasan Bülent Kahraman’ın altını çizdiği üzere, Cumhurbaşkanı ve AK Parti, 7 Haziran sonrası aslında seçimi tekrar etmedi, istikrarı ve tek parti yönetimini referanduma sundu. Bu anlamda, Kürt muhafazakâr, sağ, orta sınıf seçmenin bir kısmının HDP’den vazgeçerek bu referandumda “istikrar”dan yana tavır aldığı söylenebilir.

Son olarak, dindar, sağ-muhafazakâr seçmenin 7 Haziran sonrasında “kendilerinden” olan hükümeti, tüm iç farklılıklara rağmen korumayı tercih etmiştir. 7 Haziran’da sandığa gitmeyen bir kısım Türk dindarları ve HDP’den AK Parti’ye kayan muhafazakar İslamcı seçmen, özetle şunu söylemiştir: Tamam, AK Parti’nin hataları var ama “İslami-muhafazakâr” iktidar devam etmeli.

Kürt coğrafyasından baktığımızda, HDP’ye gelen bu dindar-muhafazakâr kesim, HDP’nin parlamentoya girmesine onay vermiş ancak bunun AK Parti’nin düşüşü karşılığı olamayacağını söylemiştir. Özetle, bu kesim için, ülke genelinde “İslami-muhafazakâr” bir iktidar, HDP’nin daha güçlü bir şekilde parlamentoya girmesinden çok daha fazla önem arz etmektedir.

Kırılma Noktaları

Ak Parti, PKK ile mücadele ederken, özellikle Kürt seçmene yönelik 7 Haziran öncesi üslubunu büyük öçlüde değiştirdi. Buna karşı PKK ise Kürt illerinde seçmenini adeta cezalandırmaya girişti. Hendekler yoluyla savaşı şehir merkezlerine çekme stratejisi, Politik tabanı kuvvetli yerlerde oy düşüşüne fazla etki etmedi belki ama Kültürel Kürt tabanının ağırlıkta olduğu yerlerde ciddi bir oy kaybı yaşadı. HDP, 7 Haziran'da 1'er milletvekili çıkardığı Erzurum ve Ardahan'daki sandalyeleri ile birlikte Ağrı'dan 1, Kars'tan 1, Antep'ten 1, Urfa'dan 2, Antep, Mardin, Diyarbakır ve Van'dan da 1'er sandalye kaybetti. İstanbul’da partiler arası oy geçişlerde Ak Parti en fazla oyu HDP’den aldı. HDP’nin sandalye sayısı 11’den 7’ye düşerken, kaybedilen 4 sandalyeyi de Ak Parti aldı.

Bu da demek oluyor ki Muhafazakar Dindar Kürt tabanı desteğini kısmen çekti ve krediyi bir kez daha Ak Parti'ye verdi. Oysaki bu taban da Ak Parti'nin son yıllardaki politikasını yeterli ve doğru bulmuyordu. Ama 1 Kasım’da HDP'nin, PKK boyunduruğu altındaki saçma politikasından desteğini çektiler. Bunu doğru anlamak gerekiyor.

HDP, Şanlıurfa, Bingöl, Erzurum, Kars ve Ardahan’da yaklaşık 125 bin oya denk düşen %23,13’lük bir gerileme yaşadı.

Hakeza, Muş'ta eksi 24, Van'da eksi 13, Ağrı'da eksi 12’lik bir düşüş yaşadı. Buralardaki oylar tamamen Ak Parti’ye kaydı. Sadece Kars ve Ardahan’da kısmen CHP’ye kaydı oylar, ama ağırlık yine Ak Parti’ye döndü.

Demek ki 7 Haziran’daki oylar HDP’ye, ''hendek kazıyıp, mayın döşeyip, baraj bombalayıp, sonra da kalkıp ''sana savaş yaptırmayacağız'' türü politik ucubeliklere araç olması için gelmemişti. Bana sorarsanız, HDP buna rağmen yüksek oy almıştır.

 

PKK, HDP ve 1 Kasım

PKK, sorunun demokratik çözümünden yana değildi; Kürtlüğü araçsallaştırmak suretiyle iktidar olmak, ideolojisini hakim kılmak istiyordu. Kürtler buna sıcak bakmadı. Kürtlerin büyük bir istekle verdiği krediyi alıp Pkk ve marjinal Türk solunun devrim fantezisine havale etmenin faturasıdır bu. Kürtler, 7 Haziran'da HDP'ye demokratik bir siyaset ve çözüm için yüksek destek vermişti. Yoksa gidin, "CHP, Gülen ve Doğan grubunun, Ak Parti ve Erdoğan'dan intikam almak için sopası olun" diye değildi o destek.

Peki, PKK-HDP bundan ders çıkarmış mı sizce?

Kürtlerin, Türk solundan transferi! 'Prenses' Figen Yüksekdağ demiş ki: ''Hendek kazılan yerlerde oylarımızı koruduk.''  Demek ki her tarafa hendek savaşı yayılması gerekiyor! 

Bu ne demektir peki? 
Daha çok ölün ve öldürün demektir.
Bu siyasetle bir halkın kaderi değişir mi?

Öte yandan Kandil’den bir açıklama yapan Cemil Bayık ise biz olmasak HDP yüzde 5’e iner diyor. Bir bakıma doğru söylüyor; PKK'nin elindeki silah olmasa HDP yüzde 5 bile alamaz. Peki, niçin alamaz? Çünkü mevcut politikasının Kürtler nezdinde yeterli bir karşılığı yok!

PKK'nin elindeki silahlar olmasa Kürtler, her türlü baskı ve şantajdan kurtulur, sivil ve demokratik muhalefetle özgürce siyasal alternatif yaratırlar. Bir başka ifadeyle politika üretebilme kabiliyeti ve iradesini bugünkü dünya koşullarında daha rahat geliştirirler.

PKK'nın elindeki silahlar aslında Kürtleri rehin almış durumda. PKK'nın yüklendiği misyon ve politikası çaresizlik dayatıyor Kürtlere...

Hasılı… Milletin, 7 Haziran'daki tavrını anlamak yerine kuru hayallere dalıp kendi fantezi ve kaprislerini ona onaylatma derdine düşenler yanıldı. Milleti doğru anlayanlar kazandı. Kürtler ise savaş değil, sivil ve demokratik siyaset dedi.

Bundan sonraki aşamada, Kürt meselesinin nasıl çözüleceği kadar, kimlerle çözüleceği de sürecin /yeni dönemin/ esaslı maddelerinden biridir.



Bu yazı 4725 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANANLAR HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI