erotik shop
Bugun...
Çankaya'daki Kürtler ve Çözüm süreci hafızası


Veysel YENİGÜL Fikir Zemini
twitter.com/Veyselmir
 
 
facebook-paylas
Tarih: 11-08-2015 06:34

Geçen hafta sonu Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlunun daveti üzerine 38 STK temsilcisi ile birkaç Kürt aydını ve yazarla birlikte Çankaya'da idim. Davetin amacı tahmin edeceğiniz gibi ''Çözüm süreci ve yeniden başlayan şiddet ve terör olayları'' hakkında görüş alış verişiydi.

Toplantıya katılan çoğu kişinin, değerli yazar Vahdettin İnce’nin ‘’Çankaya’da Bir Kürt’’ adlı makalesinde değindiği türden bir hikayesi ve geçmişi muhakkak vardır. Bundan 15 yıl evvel Türkiye’de bir Hükümetin Başbakanı Çankaya’ya 40 civarında Kürt aydını ve sivil toplum temsilcisi ile toplantı yapıp ‘’Kürt sorununu’’ konuşacak deselerdi çoğumuz gülüp geçerdik belki…

Gayet organizeli ve saygın bir biçimde orada ağırlanıyor olmanın verdiği hisle bir an geçmişe doğru duygusal yanı da ağır basan bir yolculuğa gitmişim.

90’lı yıllardaki ağır siyasi koşullar ve yoğun çatışmalı süreçten dolayı öğretmenler bölgeden tayin isteyip kaçtığı için derslerin çoğu boş geçerdi okullarda. O yıllarda öğrencisi olduğum Hınıs İmam Hatip Lisesinde de doğal olarak öğrenciler arasında siyasi tartışmalar revaçtaydı. Lise 1. sınıftan üç arkadaşı dağa çıkmış ve akibetlerinden halen habersiz, o dönemde Kürtlerin yaşadığı bütün olumsuz muamelelere ve zulümlere şahit biri olarak bugün sürecin nereye gitmekte olduğuyla ilgili gayet tabi endişeli bir hal içindeyim. 

Kürt olmamız hasebiyle inkar, asimilasyon ve baskının her çeşidinden muzdarip olmak yetmiyormuş gibi üniversite yıllarımıza denk gelen 28 şubat postmodern darbesi de İslamcı kimliğimizle bizi suçlu pozisyonuna sokmuştu bu topraklarda…

İkibin’li yılların hemen başında kurulan ve kısa sürede iktidara gelerek bütün bu atmosferi değiştiren Adalet ve Kalınma Partisi’nin benim dünyamdaki yeri bu nedenle farklıdır.

Çanklaya’daki manzarada şahit olduklarım beni hiç yanıltmadı. Müslüman Anadolu ruhuna uygun, Kürt örfüyle uyumlu mütevazi bir ikram ve iklimi teneffüs ediyorduk hepimiz.

Katılımcıların listesi ve kapsamı biraz daha geniş tutulabilseydi belki de çok daha verimli ve isabetli olacaktı. Evet, bu Devletin isterse çözüm sürecini sadece PKK’ye endeksleyerek yürütmek zorunda olmadığını da akılda tutmak gerekiyor.

Kim ne düşünüyorsa düşünsün, Kürtlerden yaklaşık 38 kişiyi (STK temsilcileri ile Yazarları) Eski Devletin ceberut simgesi sayılan Çankaya'da gayet gayet mütevazi bir biçimde ağırlamış ve saatlerce dinlemiş biri, ‘’Yeni Türkiye aklını ve ahlakını’’ temsil ediyor. Öyle ki o eski Çankaya'nın havasından eser olmadığını görsünler mesajı oluyordu bu aynı zamanda.

Bu Devletin Kürde bakışı hiç değişmedi diyenler tarih önünde utançla hesap vereceklerdir. 
İçinde bulunduğumuz şu tarihi günlerde, Tarih boyunca Kürtlere en büyük kazığı atmaktan hiçbir zaman geri durmamış olan Rusya'nın başını çektiği Doğu Blokuna ve kimi Batılı güçlerin konjöktürel çıkarlarına bugün gönüllü asker olanlar Kürdün vicdanını temsil etmiyor.

İşin Türkiye’deki iç siyaset ayağına gelirsek; Peki, çözüm sürecinde samimi olmamakla suçlanan Ak Parti Hükümetinin karşısındaki blok çok mu samimiydi? Bunu sorgulamak gerekmez mi? 

Sözgelimi, yılarca televizyonlarında Tek Türkiye ve Şefkat tepe gibi uyduruk senaryolarla Kürtleri her hafta oryantalist bir tema ile aşağılayan malum çevre, Eski Türkiye'den nemalanıyordu. Bunların, Dershane aracılığıyla militarist eğitim düzenine paralel bir sistem yürütüp adam yetiştirme ve paralel sistem kurma hedefleri vardı.  Gayet tabi çözüm sürecini istemeleri beklenemez. Ekmekleri elden gidiyordu çünkü.

Yıllarca Kürtlerin çektiği acılar, çileler üzerinden duygusal blokaj uygulayan Eski Türkiye müsveddesi olan kimi yazar-çizerler de çözüm istemiyordu. Çünkü onlar da bu zeminden hareketle elde tuttukları şöhreti ve parayı kaybediyordu. 
Kemalistler ve diğer Beyaz Türkler de Kürtlerle eşitlenmeyi istemiyorlar. Haliyle onlar da barış, çözüm falan istemiyordu. Sağda solda ne kadar devşirme varsa onlar zaten doğuştan Kürt düşmanı olduğu için hiç istemiyorlardı.

Peki, bu barışı gereçkten isteyenler kimdi?
Bu toprakların öz be öz yerlisi olan dindar-muhafazakar Anadolu Türkleri ile Kürtleri başta olmak üzere, ilkeli ve vicdanlı bazı demokratlar ile liberal çevreler istiyordu.

KCK’nın sırtını sıvazlayarak kerameti kendinden menkul 'rojava politikası' bahanesiyle, aslında Türkiye'de barış isteyenleri ''Kürt düşmanı'' ve işin ilginç yanı savaş isteyenleri ise ''Kürt dostu'' olarak değerlendirecek kadar basiretini ve şuurunu kaybetmiş bir 'politik akıl' ve sözde 'aydınlar güruhunu' tarih elbette bir gün yargılayacaktır. 
Bu günleri kayda düşüp kitaba geçmek gerekiyor, gelecek nesiller ibret alsın diye.

***

Gel gelelim Ak Parti'nin Kürt politikası bu dönem iyi değildi tamam. En ince detayına kadar da eleştirildi zaten... 

Ak Parti, Çözüm sürecinin sahibi kendisi iken, meşruiyet temellerini de dindar ve demokrat çevrelerin etkin kılınması ile büyük oranda sağlamışken, nedense direksiyonu Devletçi bir retoriğe ve statükoyu restore hedefine kırarak inisiyatifin elinden kaçmasına sebebiyet verdi.  

Peki, buna karşı HDP'ye bu millet niye oy verdi? 
Kürtler, HDP'ye barış için mi; yoksa PKK ondan güç devşirip savaşsın diye mi oy verdi?

80 milletvekiliyle parlamentoda, 100'ü aşkın belediye ile yerel yönetimlere ağırlığını koymuş bir hareket, neden siyasi alanda mücadeleyi yeterli görmez de şiddeti ve silahı yedekte tutup caydırıcı bir güç olarak kullanmak ister?

PKK'nin üst düzey komutanlarının müteakip kereler, ''milliyetçilik ilkel bir şey, bağımsız devlet istemiyoruz, demokratik cumhuriyet, eşitlik temelinde yurttaşlık hakları yeterli'' türünden sayısız açıklamaları oldu. Tam da bu hedefle 7 haziran seçimlerinde HDP büyük bir temsil gücü ile parlamentoya girmeyi başardı. 
PKK, buna rağmen şiddet yolunu tercih etti. Gerekçesi ne olursa olsun üstelendiği eylemlerin hiçbir makul temeli olamaz.

Sorulmaz mı peki, bütün bunlardan sonra elinizdeki silahların bir anlamı ve meşruiyeti kaldı mı?

Kürtleri her gün vinçlerle asan İran'la iş tut, ama gel burada çözüm süreci başlatmış, siyasal alanı sonuna kadar açmış olan Türkiye'ye karşı silahlı mücadele kararı al... 
Bu akıl Kürt siyasal aklı mı oluyor yani? Bu politikanın Kürt halkının maslahatıyla ilgisi olabileceğini iddia edecek birinin makul bir gerekçe üretmesi mümkün mü? 

Kürtler için siyasal bir statü(özerklik bile)istemediğini sürekli beyan eden, /bunu barışçıl bir politika ile talep eden Kürtleri her seferinde ilkel milliyetçi olmakla suçlayan/ sözüm ona 'ilerici' 'devrimci' PKK-KCK siyasal yapılanmasının, bir yandan HDP'yi araçsallaştıran siyaseti, diğer taraftan ise sorunun çözümünde en büyük muhatap konumunda olan Akparti Hükümetine karşı Türkiye genelindeki hasım çevrelerle iş tutuyor olmasının mantığını halen çözen çıkmadı!

Amaç net: Kürt gençlerinin kanı ve hayalleri üzerinden zar atarcasına 'devrimci halk savaşı' zırvasıyla ortalığı proveke edip son barış umutlarını söndürmek ve çözüm ihtimalini bir başka bahara ertelemek veya tamamen sabote etmek....
Bütün dertleri ise AKP gitsin de ötesi ne olacaksa olsun anlayışıdır.

Peki, bu düşüncenin 30 yıldır bedel ödeyen, dili, kültürü ve varlığı üzerindeki inkar ve baskının sona erdiği bir dönemde hasbelkader sahip olduğu ekmek teknesiyle beş-altı çocuk büyüten, rızkını bu koşullarda zar zor çıkaran normal bir Kürde ne faydası vardır?

***

Şüphesiz ki PKK ile Kürt meselesinin iç içe geçmiş boyutu var; Fakat temelde bunların farklı konular olduğunu bilmemiz lazım. PKK'nin varlık şartı ve siyasi yapısı, ona Kürtlerin tek temsilcisi olma hakkını vermiyor ve iddia etmekten de alıkoyuyor. Irak Kürdistan'ında bile üçü büyük olmak üzere, örgütlü ve temsil gücüne kavuşmuş 5-6 parti var. PKK'nin kemalist kanadı despotik ve stalinist bir refleksle sürekli oradaki yönetimden söz ederken ''feodal ve gerici'' kavramlarını tercih eder. Oysa Türkiye ve Suriye'deki Kürtlerin tek hamisi olmak için olmadık pazarlıklar ve yöntemler deneyen de bizatihi kendisidir. Kürt meselesi demokrasi ile çözülecekse, Irak Kürdistan'ında olduğu gibi burada da demokratik zeminin inşası ile mümkündür. Yani, Kürt siyaseti burada da çoğulculaşmalıdır.  
Sorunu, Devlet ile PKK arasında bir iktidar ve alan kapışmasına indirgemek fevkalade yanlış sonuçlara ve uzun yıllar çözümsüzlüğe mahkum eder Türkiye’yi.

Devletin 'mümeyyiz aklı' bundan beş yıl evvel, %5 olan PKK-BDP gücünü yürüttüğü kurnaz ve yanlış stratejiyle yüzde 10-14'lere taşıdı. Kürt seçmen baz alındığında bu oran % 60-70'lere tekabül ediyor. 
Kürt meselesini, PKK'nın siyasallaşması bağlamında Kürtlerin topyekün sol üzerinden Türkiye'ye entegre edilmesi şeklinde 'basit bir okumayla' ele alırsanız hep aynı yere dönersiniz.

Kürt meselesinde bütün musluğu PKK'yı inisiyatif sahibi kılacak şekilde tutan Devlet, bugün kandırıldığını düşünüp de Kandildekilerin Öcalan'ı neden dinlemediklerine kızıp fatura kesme anlayışıyla hareket ediyorsa yanlış yapıyordur. Bu savaştan da bir şey çıkmaz. 
Türkiye, Deaş'ı öncelikli tehdit kategorisine alıp oralardan süpürüp temizlemekle PKK'nın elindeki kozları rahatlıkla alabilirdi. Haliyle Kürtlerin gönlünü kazanabilirdi. Böyle bir adım, psikolojik kırılmanın telafisi imkanını sunardı. 
Deaş ve sempatizanlarının sesi soluğu kesilmeden, bu topraklarda bir Türk-Kürt barışı hayalini kuranlar yanılıyor.
Birbirimize doğruları söyleyelim. Manzara pek iç açıcı değil. PKK bu gücüyle kurtuluş savaşı verme havasına sokuyor işi. Son derece kritik ve riskli bir oyun oynanıyor.

Kürt meselesini şiddet enstrümanına hapsederek çözeceğini sananlar hep yanılmışlardır ve kaybetmişlerdir. Bu atmosferde erken seçim AkParti'ye hiçbir şey getirmeyecektir. Belki MHP'den 1-2 puan getirebilir!..
Biz kamu güvenliği derken, dozu yükseltilmiş bir savaşı anlamıyoruz. Tam aksine alan hakimiyetini sadece Hukuk kuralları eksenindeki bir kararlı duruştan hareketle millete bırakacak bir stratejiden ve alternatif çözüm projesinin hayata geçirilmesinden söz ediyoruz.

Öte yandan Ak Parti’yi bugün savunan medyası, onu çok kötü savunmaya devam ediyor. Bu medya dili seçimlerden önce de vardı. Kürtlere akıl satan laçka profiller tv'lerden uzak tutulmalıdır. ''Dinsiz, imansız örgüt ve müslüman kürt halkı nasıl uyuşabilir'' sözü artık bir retorikten farksızdır. Sözgelimi, Müslüman Anadolu halkının uzun yıllar, ateist ve dini değerlere düşman 28 şubat tarzı komutanlara nasıl sabrettiğini çözebilirseniz, bunu da rahatlıkla anlayabilirsiniz.

Gelinen aşamada bizi resmin bütünü ilgilendirmektedir. Çözüm sürecinin amacı iddia edildiği gibi ''Kürtlerin haklarını iade etmek idiyse'' bu, PKK ile deyim yerindeyse adeta pişti oynanıp neden pazarlık kozu olarak kullanılmak istendi? Oysa biz, PKK'ya rağmen bu başarılabilir diyorduk. Çünkü, PKK'yı iyi tanıyorduk ve onun çözüme katkı sağlayacak bir potansiyeli, yapısı ve iradesi olmadığını da biliyorduk. Öcalan'a güvenip bölgeden stratejik olarak çekilen Ak Parti, kanaatimize göre 'Derin Devlet ile Üst Aklın' tuzağına düşmüştür. Çünkü, bundan sonra bölgedeki seçmenine nasıl gelebileceği konusundaki kafa karışıklığı da pek netleşmiş değil.

Üst aklın, HDP üzerinden Laik Kürtleri, sol ve sosyalistleri, Okyanus medyası üzerinden Cemaati ve yan kollarını, Aydın Doğan medyası üzerinden ise Kemalistler, Beyaz türkler ve bir kısım Dindar kürtleri Erdoğan karşıtlığına ustaca yerleştirme projesi tutmuştur. 
Gelinen aşmada operasyon başarıyla tamamlanmıştır. Kürt ve Türk anaları bugün bir kez daha ağlıyorsa Erdoğan'ı devre dışı bırakma projesinin zemininin oluşumunda başarı sağlanmış demektir!

Beyaz Türkler, Paralel medya ve sol stalinistler ne edip edip Kürtleri, Ak Parti ve çözüm sürecine karşıt bir konuma sokmayı başardı.. Yani, onları çözüm sürecinin çözümsüzlük olduğuna ikna ettiler! Şimdi de ortaya çıkan bu tablodan gayet memnun bir biçimde inceden inceye menfaatlerinin gerektiği şekilde bir tutum almaya çalışacaklar. Fakir Kürt çocukları dağa savaşa; kendileri ise sahillerde ve lüks mekanlarda bu manzarayı keyifle izleyip twiteer ve facebook'ta gündem show yapmaya... 

[email protected]

https://twitter.com/Veyselmir



Bu yazı 3559 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Emrah eskikurt
06-12-2019 17:50:00
Yazılarınız yorum ve düşünceleriniz harika hocam böyle değerli bir insan benim öğretmenim olduğu için çok mutluyum teşekkür ederim

YORUM YAZ



YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANANLAR HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI