erotik shop
Bugun...
Çözümsüzlük hali ve Çözümün önündeki engeller...


Veysel YENİGÜL Fikir Zemini
twitter.com/Veyselmir
 
 
facebook-paylas
Tarih: 11-01-2016 03:24
PKK, çözüm sürecinde canları fena halde sıkılan Türkiye'deki ahbap ve dostlarını kırmadı. Süreci bozarak hem onları mutlu etti hem de kendisi gibi Kürde düşman ulusalcı ve ırkçı Türkleri memnun etti. 

İhanet kime peki? 

Başta HDP'ye demokratik siyaset ve çözüm için oy veren bütün Kürtlere. 
Sonra da Ona (yeter ki kan akmasın diye) muhatap olma payesi biçen Müslüman Türk ve Kürtlere ihanet etti. Bununla yetinmedi; dışta ise Şii bloku ve Baasçılarla dost olup bu ihanetini perçinledi.

Ortadoğu'da Kürtlerin, ister seküleri olsun ister dindarı olsun; Türklerle oluşan kültürel ve sosyal entegrasyonu, Araplar veya Acemlerle hiçbir şekilde oluşmadı.
Peki, PKK neden İran ve Suriye'deki parçalarda öteden beri silahla otonomi savaşı vermeyi düşünmedi de; Türklerle yoğun bir iç içe yaşamı şu veya bu şekilde oluşmuş Türkiye'deki Kürtlerin realitesini hiç dikkate almadan bu aşamadan sonra silahlara başvurabildi? İran ve Suriye'de geçmişte de siyaset yapma yasağı olduğu halde PKK yine de oralarda silaha sarılmayı pek düşünmedi. 

Bugün Türkiye’de siyaset yapmak serbest ve HDP'ye açılan muazzam krediye rağmen, PKK neden hala şiddeti ve silahlı mücadeleyi benimsiyor?

Bu silahlı mücadele yöntemi (Şehir içinde hendek savaşları) Kürtlerden başka kime zarar veriyor?

Bu savaş gerçekten Kürt halkının bir talebi miydi?


Bütün bunların cevabını arayıp bulduğumuz zaman meseleyi kavramış sayılırız.

***

Çözümsüzlük kimlere yarıyor?

Çözüm sürecinin bozulmasıyla beraber PKK'nın başkalarının hesabına açtığı şike savaşında en çok devşirmelere gün doğdu. Bunlar öteden beri hepsi kraldan çok kralcı olup Türkçü takılır ama gel gör ki çoğu da Türk falan değil; geneli devşirme olup şu toprakların otantik ruhuyla, kadim genleriyle, incelik ve barış kokan yüzüyle pek uyumsuz olurlar. Bunlar çıkarcı, kinci, kalleş ve ırkçıdır. Her yapının içinde böyleleri vardır; Arap olup Türkçülük kılıfında Kürtlere kan kusturmak için fırsat beklerler. Kürt olup Türkçülük kılıfında dindarlara kan kusturmak için fırsat beklerler. Türk olup Kürtçülük kılıfında ortalığı daha da provoke etmek için ellerinden geleni yaparlar. Laz olup Türkçülük kılıfında önüne gelen her Kürde kan kusturmak için ortam bu ortam derler. Türkiye'de ulu orta bütün partilerin içinde bunlardan bir sürü görürsünüz. İttihat Terakki'ye, Jön Türklere kadar, bakın, inceleyin, en azgın, en sapık milliyetçileri ve fikir babaları Türk değildir, geneli devşirmedir ve şer-savaş müptelasıdır hepsi...

***

İslam coğrafyasına müptela olan tembellik, haksızlık, zulüm ve ahlaksızlık illetine mezhep çatışmaları da eklenince etrafımız kan deryasına dönüştü. Uzun yıllar bu kaotik hal sürecek gibi. Vicdanen ve zihnen adil, sorumlu ve dürüst değilsek kaybedenlerden olacağız. Rabbimizin buyruğudur; ''başımıza gökten pislik yağdırıp helakimize yol açacaktır''. Yerimize yeni bir ümmeti de kuşkusuz o getirecektir. Tarih bizi kaybeden ve helak olan nesiller şeklinde kaydedecek diye korkuyorum. 
Düşünebilir misiniz, aralarındaki sorunları akıl, vicdan ve istişare ile çözemeyen, kaybeden ve helak olan bir ümmet olmak! Korkunç bir akibet...

***

Çözümün önündeki engeller

1- Bir kez daha değinmekte fayda var: Ulus Devlet bu topraklara yabancıdır. Bu proje tutmamış ve tüm Ortadoğu’da fiyasko ile neticelenmiştir. Dünyaya bir zamanlar hükmeden İngilizlerin, adada bünyesindeki milletler için ürettiği çözümü, kendisini Osmanlı mirasının ve bakiyesinin devamı gören bizler bu topraklarda üretemiyorsak bu davayı kaybetmişiz demektir.  
Öte yandan, kültürel ve düşünsel muhayyilemize sınır çekip; sloganı ulus siyaset algısına ram eden eski Türkiye zihin yapısı hastalıkları ile Kürtleri hizaya çekeceğini sanan kimi 'İslamcı' zevatlar var daha. Bayram Zilan da geçenlerde Milat gazetesindeki köşesinde yazmıştı; Ulus devleti asla onaylamayı düşünmüyor dindar kürtler. ''Ortak devlet'' ve herkesi buna dahil eden ''Yeni Anayasaya'' evet. Ötesini beklemek gerçekçi ve hakkaniyetli bir tutum değildir. Çünkü, Dindar Kürtler İkinci bir yanlışa düşmek istemiyorlar. Bu hususta birbirimize doğruları söyleyelim artık.

2- Bu toplum, PKK'dan duyduğu tiksinti ve nefretin yarısını bu ülkede çözüm karşıtlığı üzerinden siyaset yapan milliyetçi ve ırkçı çevrelere gösterebiliyor olsaydı bugün çok farklı bir yerde olurduk. Şunu bir kere net anlamak gerekiyor: Hak, adalet ve vicdan mefhumlarını özümsemeyen bir toplum, İslam'a göre zalim bir toplumdur. Bu toplum, geleneksel ve örfü planda istediği kadar muhafazakâr ve dindar olsun, hüküm değişmez.

3- Toplumumuzu, maalesef cumhuriyetle başlayan laikçi uluslaşma süreci asaletinden ve değerlerinden büyük ölçüde kopardı. Asalet, dini, dünyevi ve moral değerler bakımından insanın güçlü bir sezgi ve kavrayışa sahip olmasıyla birlikte kendini bilmesi, yaratıcısını tanıması ve özcesi marifet ve edeb sahibi olmasıdır. Dikkat edilirse bütün bu değerleri kökünden söküp bu topraklarda Türklüğü ve Kürtlüğü bir başka şekle sokan anlayışın dili, artık her toplumsal tabakaya mensup bireylerde sterildir. Tekdüze ve boş nesillerin dili şiddet, öfke ve propaganda siyaseti için birebir kullanışlı malzemedir. Ünlü düşünür Daryus Şayegan'ın formüle ettiği gibi ''Yaralı Bilincin'' kurbanlarıdır hepten...

4- Bu ülkede Çerkez, Laz, Abaza ve Boşnak sorunu ile Kürt sorununu aynı derekede zikretmek büyük bir yanılgıdır. Çünkü bu halklar bir üst kimlik olarak Türklüğü şu veya bu şekilde özümsemiş ve benimsemişlerdir. Çok azı etmemiş ise de bu kültürel bazda rahatlıkla çözülebilir hacimde. Kürtlerin bunlardan farklı olarak bu coğrafyada kadim ve otokton(yerleşik) bir halk olmaları, Cumhuriyetin ''Etnik Türk kimliği'' temelinde şekillendirmek istediği Ulus Devlet sistemine itibar etmemelerinde en güçlü faktör olmuştur. Kürtler, dün de bu sistemi kabul etmedi, bugün de kabul etmiyor, yarın da etmeyecek. Hasılı, bu ülkede sorun budur. PKK ve terörü bu işin bir sonucu olup, sorunun kendisinden beslenip büyüdü. İki kere iki dört...

5- Özüne yabancılaşan ve milliyetçi korkuları sürekli zinde tutulan toplumun büyük bir kısmı, maalesef Kürtlerin kendileriyle tarihi, manevi ve siyasi eşitliğini istemiyor. PKK'nın bütün saçma sapan politikalarına rağmen Kürtleri oraya mahkum eden, Türk toplumunun bu hakkaniyetsiz şuuru ve güven vermeyen tutumudur. Çözüm sürecinin önündeki en büyük engellerden biri budur.

6- Bu sorunların kahrını çeken ve çözme iradesi sergileyenler her zaman asil Türkler ile asil Kürtler olmuştur. Bu iki halkın kardeşliğini istemeyen, fitnede çıban başı olanlar her zaman bu topraklarda 'kripto' devşirmeler ve dönmeler olmuştur.  

Bunlar kim peki?

Türk olmadığı halde Türkçü geçinenler, Kürt olmadığı halde Kürtçü geçinenler, Laz veya çerkez olup da Türkçü geçinenler, Arap olup da yerine göre Türkçü veya Kürtçü geçinen v.s sayısız tanıdık sima sayılabilir. Örneğin, 7 Ocak 2016 tarihinde Yeni Şafak'ta ''İslamcılara göre Kürdistan neresidir?'' başlıklı bir yazıda tarihten bihaber ve konunun özüyle alakasız bir şekilde Dindar Kürtleri hedef gösteren Faruk Aksoy isimli şahsın Türk olmayıp, aslen Laz/Mohti menşeli olduğu bilinmektedir. Böylesi insanların sinsi ve şahsi çıkarları, kompleksleri bu milletin başına her zaman büyük iş açmıştır. Bugün de olup bitenlerden beri değiller. Bunlar özlerine yabancı oldukları için asil kimliğiyle yaşamak isteyenlerden nefret ederler. Aslını gizleyip, başka bir kimliği kılıf edinerek iş görenler devşirilmiş birer haramzadedir.
Sevgili Peygamberimizin (a.s) aslını inkar edenlerle ilgili hadisini çoğumuz biliyoruz; Derler ki: ‘’Aslını inkar eden, (fıtratına ve Allah'ın dilemesine muhalefet ettiği için) haramzadedir.’’

Yeni Anayasada Türklük vurgusu farz mıdır? 

Osmanlılar döneminde Türkmenler de genelde reaya idi. Osmanlı millet sisteminin sıradan bir unsuru idiler. "Türklük" kimlik olarak Cumhuriyet döneminde devşirmeler eliyle bu coğrafyaya zorla giydirilmiş bir deli gömlektir. Gömlek bugün dar geliyor. Türklük üst kimlik de olamaz, birleştirici kimlik de. Kadim medeniyet vurgusuyla başat kılınmış 'Türklük'' gömleği tarihi dinamikler bakımından bu toprakların özüyle örtüşmez. Kadim Medeniyet dinamikleri, Türklüğü merkezi bir konuma oturtmaz ama onu da içerir. Paradigmayı doğru kurmadığımız sürece çözümleyici yeni bir model ve mazlum milletler için batı medeniyetine alternatif sistem inşa etme iddiamız havada kalır.

***

Bağlarken;

Bugün İttihatçılar iki kanattan Kürtleri ablukaya almış durumda...

Temel gayeleri, Kürtlerin sinir uçlarıyla sonuna kadar oynamak, şiddete mahkum etmek ve göçertmek.. Sonra da dinden uzaklaştırmak suretiyle dillerini, örf ve kimliklerini yok etmek ve PKK için ''makbul kürt'' yaratma projesine su taşımaktır. Bu projeleri, Batılı efendileri tarafından da onaylanmaktadır. Kürtlere, Selahadin-i Eyyubi'nin torunları olmanın bedeli ödettiriliyor halen...

***

Kuşkusuz barış söylemi önemlidir. Eyvallah...

Şimdi işin bam teline dokunma zamanı; 

Düne kadar bu ülkede artık cenazeler olmasın, kan dökülmesin diyenler kimdi? 

7 Haziran öncesi bunu Hükümet ve Ak Parti kanadından başka dilendiren var mıydı? O atmosferi bir hatırlayalım lütfen. 
Peki, bütünüyle siyasetlerini Erdoğan düşmanlığı üzerine bina eden bilumum muhalefet kanadı ve koalisyon cephesi neden seçimlerden sonra ortak bir konsept içinde hükümeti kuracak formül bulamadı. MHP'yi kafadan HDP ile CHP'ye monte edenlerin hiç mi kabahati yok bu akan kanda? Farklı cephelerde durup aynı gayeye hizmet edenler, neden peki kendi aralarında anlaşıp koalisyon hükümeti kuramadılar?

Birbirlerine karşı hiç de samimi olmayanların bu ülkedeki köklü sorunların çözümü için ortak bir kanaati ve projesi olabilir mi? Oldu da Erdoğan mı bunu engelledi?

Erdoğan'ın belki de tek hatası,Kürtleri HDP'nin insafına itmiş olmasaydı. Bu siyasetten hatadır, kasten değil. Ama şu akan kanın sorumlusu olarak onu göstermek için biraz değil epey şuur dengesini yitirmiş olmalı insan!

***

Hasılı, Kürt sorunu, çözüm sürecinin rafa kalkmasıyla beraber bir kez daha toplumu kamplaştıran ideolojik siyaset diliyle iyice içinden çıkılmaz hale geliyor.

Bir an evvel doğru teşhis, doğru ve derinlemesine düşünen insanlarla doğru ve etkili tedavi yöntemleri ve sağlıklı çözüm formüllerine odaklanmak gerekiyor.

90'lı yılların ağır mağduriyet koşullarında sağlıksız büyüyen 10 binlerce gencin, yaşama bakışı ve öfke psikolojisinden güç devşirmeye devam ediyor PKK....
Kürt sorunun çözümünde, işin sosyal, ekonomik ve psikolojik boyutları da var. Bugün sorunun en ağır ve trajik boyutunu da bu kırılgan ve kompleks sosyo-psikolojik bilinç hali oluşturmaktadır.

Geçmişte atılan doğru adımlarla beraber, Sorunun ekonomik ve özellikle sosyo-psikolojik boyutunun çözümü için kalıcı adımlar atılabilirdi. Politik boyuta negatif etki, bugün direk buradan kaynaklıyor. 90'lı yıllarda köyleri yakılarak, anasına ve babasına gözü önünde işkence edilerek toprağından koparılan ve büyük şehirlerin varoşlarında kaderine terk edilen çocukların öfkesinden besleniyor Hendek siyaseti. Bu gerçeği de görmek ve kabul etmek zorundayız.

Allah rahmet eylesin; Merhum A. Melik Fırat 2003'te Aksiyon dergisine aynen şunu demişti: "Pkk bir provakasyon hareketidir". Amacı Kürt meselesinde mağduriyetleri kullanıp kardeşliği bozmak ve sorunu çözümsüz bırakmaktır.

Muhabir soruyor: Peki, Türklerle Kürtler arasındaki ortak nokta nedir, nasıl anlaşacaklar? 
Fırat: Tarihte eşine nadir denk gelinen bir şey var. O da iki halk arasında inanılmaz bir bağ oluşturan Dindir. Dinden gelen bu kadim ortaklık ve kardeşlik bağını ortadan kaldırdınız mı elde sıfır kalır. 
PKK ve arkasındaki güçler bu bağı koparmak istiyor. Ne yazık ki Türkiye'de sistem de buna çanak tutuyor ve yanlışta diretiyor.

***

PKK'nın ne olduğunu Kürtlerin de Türklerin de çoğu bilmiyor.  PKK, sadece şunun için var: bu coğrafyada ilelebet Küresel güçlerin çıkarlarına hizmet etmek ve stratejilerine pratik sahada piyonluk etmek. Öyle olmasaydı, HDP üzerinden kendisine açılan krediyi çöpe atıp İran ve Rusya'nın başını çektiği doğu blokuna Suriye'de hamle yaptırmak için Türkiye'ye savaş açmazdı. PKK’nın rolü sadece bununla da sınırlı değil. Bu coğrafyada efendilerine zararlı gördüğü bütün parti ve oluşumlara düşmandır. Her zaman çözümsüzlükten beslenir ve nihai hedefi iç savaşla, özerk olarak yöneteceği sosyalist bir Kürdistan'a kavuşmaktır. 

Sonuç olarak, Kürt meselesi birbirlerinden farklı olmakla birlikte iç içe geçmiş sorunlar yumağına dönüştü.

1- Ülkede Kürtleri eşit görmek istemeyen bir Devlet tezi ve Türk milliyetçiliği etkisi altındaki Türkler gerçekliği vardır. (Tarihi hatada ısrar ve inkar sorunu) 

2- Ülkede Kürtler adına terör estiren bir PKK sorunu var. (Terör sorunu)

3- Ülkede tüm bunlardan bağımsız bir Kürt meselesi var. (Hak, adalet ve eşitlik sorunu)

Yeni dönemde Çözümün şifreleri 
1- Türk milliyetçilerinin muhafazakar kanadını sistem içi bir çözüme ikna etmek.

2- Seküler milliyetçileri ve kemalistleri sistem içinde pasifize etmek veya dışlamak. 
3- Kürtleri PKK'dan kurtarmak...

4- Sivil ve demokratik bir Anayasa ile herkesin hak ve hukukunu teminat altın almak. 

5- Devleti yeniden tanımlamak ve herkese ait bir devlete dönüştürmek. 

Başka türlüsü, bu işin altından kalkabilmek ve mesafe alabilmek zor görünüyor. 



Bu yazı 5156 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANANLAR HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI