erotik shop
Bugun...
Diktatörlük ''tek adam rejimi'' mavalı okuyan sahtekarlar...


Veysel YENİGÜL Fikir Zemini
twitter.com/Veyselmir
 
 
facebook-paylas
Tarih: 28-03-2017 17:06

16 Nisan 2017’de halk oylamasına sunulacak olan 18 maddelik Anayasa değişiklik paketi anladığımız kadarıyla sadece hükümet modelinin değişmesini esas alıyor. Muhalefetin iddia ettiği gibi bir rejim değişikliği söz konusu değil. 
Türkiye’nin geleceğine daha güvenli yürüyebilmesi, iç sorunlarını çözebilme kabiliyetiyle birlikte kendini yönetebilme imkanlarını genişletebilmesi için mevcut 12 Eylül Anayasasının tümüyle değiştirilmesi daha doğru olurdu; ama önerilen değişiklik paketinin de öteden beri gelen siyasi kriz ve istikrasızlıkları rafa kaldırabiliyor olma özelliği nedeniyle önemli olduğunu belirtmekte fayda var. 

Türkiye Barolar Birliği referandumla ilgili bir kaç sayfalık broşür basmış… Geçenlerde bir grup arkadaşla sahilde dolaşırken bu broşürler dağıtılıyordu; alıp göz ucuyla hızlıca okudum,  tahmin ettiğim gibi çıktı; vesayetçi zihniyetin fotoğrafı yeniden çekilmiş adeta o broşürlerle...
Ve şuna kesin kanaat getirdim ki TBB bir hukuk kuruluşu değil.18 madde ile ilgili hukuki açıdan somut hiçbir tahlil yok. Bilakis basmakalıp ifadelerle CHP'nin söylemleri tekrar edilmiş. Hatta bazı yerlerde muhalif uç unsurların kuruntularını destekleyen söylemler de vardı.
"Niçin Hayır" sorusunun cevabı yok. Kuru algılar ve vesayet üslubunu andıran sübjektif yorumlarla milletin kafasını karıştırmayı hedeflemişler... 
Onlar da muhalif cephe gibi ‘’tek adam rejimine dönüyoruz, saltanat geri geliyor’’ söylemleri dışında (doğru olan neydi, nasıl bir sistem olmalıydı konularına hiç girmemiş) elle tutulur makul bir gerekçe ortaya koyamamış… 

Peki ya diğerleri? 
- Dün memleketin her tarafına, her çarşısına heykel diken bağnaz zihniyet bugün kalkmış bize; demokrasi kalkacak 'diktatörlük gelecek' ülkenin geleceğinden endişeli olduğunu söylüyor.. 
- Dün tuvalete bile Gülenden izin alıp öyle giden beyinsiz müritler, bugün /tek adam/'diktatörlük' endişesi taşıdıklarını söylüyor!
- Öcalan'ın her yıl doğum günlerinde doğduğu evi kutsal tapınak kılıp, doğduğu köyün toprağını yiyerek yüzüne süren HDPli solcu gericiler, bugün kalkmış bize gericilikten 'tek adamlık rejimi' tekçilikten söz ediyor,  'özgürlük ve demokrasi' endişesi taşıdıklarını söylüyor!
Suriye Baas'ı kadar zalim ve Esed kadar diktatör biri hayatta nadir bulunur. 2011 öncesinde Suriye'de yaşayan herkes, en çok da Kürtler dışarı çıkarken bile rejimi eleştiremezdi. Olabilir ki el-muhaberat duyarsa bizi yaşatmaz korkusundan... 
Bu zalim diktatörle aynı safı tutanlar bugün kalkmış bize demokrasi mavalı okuyor. 'tek adam' rejimine gidildiğini, demokrasi için endişe taşıdıklarını söylüyorlar!

Referandumdan EVET çıkarsa mevcut yönetim 2019'a kadar sürüyor. 2019’da seçimler var. Muhalifler buyursun bu süre zarfında kendilerine çeki düzen versin ve ülkeyi yönetmeye talip olsun. Projesi ve geleceğe ilişkin bir sözü olmayanlar sadece kuru laflara ve klasik ezberlere sığınır. Bunların yaptığı da tam bu… 
Oysa tarih tümüyle yeniden yazılmaya başlanıyor. AB projesi bir bakıma geriye plana itiliyor. Batı, kolonyalist özüne geri dönüyor. Doğu bloğunun yükselişiyle paylaşım ve çıkar kavgası hararetleniyor. Bu koşullar altında Türkiye gemisini sağlam limana bağlamazsa çok kötü günlerden geçecek.. Bu bağlamda 16 Nisan'ın ekonomik ve siyasi istikrar bakımından ne ifade ettiğini millet iyi görüyor ve okuyabiliyor dünyayı... 
Hasılı, milletin haybeden laflara ve korkulara karnı tok olup eski alışkanlıklara dayanan söylemleri tınladığı yok...
Varsayalım ki EVET çıktıktan sonra iddia edildiği gibi 2019'da tek adamlık saltanatı doğdu. Hak, hukuk, adalet rafa kalktı ve diktatörlük rejimi oluştu.
Allah aşkına Türkiye'de bu koşullarda millet diktatörlük etmeye yeltenen birine ikinci seçimde oy verir mi? Türkiye'de sosyolojik dinamikler sıradan bir ortadoğu ülkesine benziyor mu?
Diyeceksiniz ki muhalefette alternatif olabilecek ruh ve potansiyel yok. 
Bu sistemle birlikte muhalefet de değişmek zorunda ki değişecek de… Esas sıkıntıları biraz da bu..  Değişmezlerse millet başka bir alternatif yaratır.

Ümmete sahip çıkmak…
Bazı müzmin İslamcıların muhalefeti de ayrı bir konu… Değişen şartları ve toplumun dönüşümünü, beklentilerini dikkate almadan, bir bakıma bunları anlamakta güçlük çeken müzmin İslamcıların, sarıldıkları argümanlarla reel durum arasında bocaladıkları aşikar. Sözgelimi, İran’ı halen 80’lerin arkaik duygu ve düşünceleriyle tasavvur ediyorlar. Türkiye’nin politikalarını eleştirdikleri kadar İran’ın yürüttüğü politikaları eleştiremiyorlar!  
Bu hususta çok fazla tarihi ve teo-politik arkaplan analizlere gerek yok. 
Sade bir noktaya işaret etmek kafi..
Bütün dünyaya açık kanaldan "Bizim Sünnilik diye bir dinimiz yok, Şiilik diye bir dinimiz yok; bir tek dinimiz var, o da İslam" diyen Erdoğan gibi biri mi ümmetin aradığı liderdir, yoksa Tahran'ın dehlizlerinde oturup kafayı imamların masumiyeti ve kutsiyeti ile bozmuş, Şiilik inancının hakimiyeti için her türlü hile ve yalanı meşru gören mezhebini din edinmiş Kum Molaları mı?
Hangisi?


Batı ve Biz
Batı, tarihin en büyük günahıdır.
--- Roger Garaudy

Batı niçin mi bu kadar müdahil?
Çünkü bu topraklarla kurdukları efendi/köle ilişkisi düzenleri dumura uğruyor.
Batı, kendinden olana demokrat; ötekine efendi/köle ilişkisi yeğler. Özü bu çünkü..
Bu referandumdan EVET çıkması halinde 1856 Paris antlaşması hükümsüz kalacaktır. Modernleşme ve Batılılaşma süreciyle birlikte Osmanlı'nın son dönemlerinden bugüne ülke hep batı şemsiyesi altında korunmaya muhtaç bir üye muamelesi gördü. Cumhuriyetle birlikte bu ilişki batının ileri karakolu, garnizonu usulü bir statüye çevrildi. 16 Nisan referandumundan sonra Türkiye, artık Avrupa'nın korunmaya muhtaç bir üyesi olmayacak. Avrupa'dan gelen dalgaya baktığınız zaman Avrupa'nın da referandumdan çıkacak ''Evet'' sonuçtan bunu anladığını fark etmek mümkün...

Öte yandan, Mazlum kitlelerin "Arap baharı"yla ivme kazanan adalet ve özgürlük talebi, 'Uygur' Batının maskesini yerle yeksan etmişti.
İçinden geçtiğimiz süreçte dünyadaki değersizlik, sistemsizlik (çifte standartlar) ve adaletsizliği somut olarak müşahede ediyorsak bunun müsebbibi hiç kuşkusuz batı ve AB’nin geçmişten beri bölgemize yönelik çifte standarda dayanan, güven vermeyen politikalarıdır. 
Yakın tarihimizde olup bitenlerde bu çifte standarda dayanan tutumları çok net gözüktü. Mesela, Mısır'da darbeci Sisi’ye desteğe koşan, hakeza 15 Temmuza seyirci kalan Batı, bu referandumda Türkiye'de 'demokrasiye olan bağlılığı ve sadakati' için HAYIR diyor!  Komediden öte bir durumla karşı karşıyayız. Bunlar insan aklıyla dalga geçiyor açıkçası...
 

Sonlandırırken…
Batının kadim kodlarında açgözlülük, barbarlık, sömürgecilik ve faşizm vardır. 
Bizde cömertlik, hikmet, cesaret ve büyük oranda merhamet vardı. Bu yönüyle herkesin kadim kodlarına dönmesi insanlık için hayırlı olacağı kansındayım. Çünkü büyü bozuldu. Said Nursi’nin dediği gibi ‘’Eski hal muhal, ya yeni hal ya da izmihlal’’ noktasındayız. 
Batı ve yerli uşakları yüzyılımızı çaldılar. Bakalım bunlardan azade olmamız için kaç yıl daha gerekecek?
Hülasa, 31 Mart vakasıyla /14 Nisan 1909'da/ başlayan ve son olarak 15 Temmuz 2016'da gerçekleşen aktif dış müdahale/darbe ve manipülasyon süreçlerini 16 Nisan 2017'de tarihe gömmek için 
EVET...



Bu yazı 2694 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANANLAR HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI