erotik shop
Bugun...
Abdullah Gül'ün Siyasal Geleceği


Yusuf Yavuzyılmaz Fikir Zemini
 
 
facebook-paylas
Tarih: 04-09-2018 17:11

Abdullah Gül, özellikle cumhurbaşkanlığı görevi bittikten sonra kurucusu olduğu Ak Parti’ye ve Erdoğan siyasetine karşı mesafeli davranmasıyla dikkat çekti. Bunun sonucu olarak 24 Haziran seçimlerinde muhalefetin ortak adayı alarak düşünüldü. Kuşkusuz böyle bir siyasal iddia ile yarışa girebilirdi. Girememesinin nedeni kararını başkalarının seçimlerine bırakması ve siyasal risk almaması idi. Diğer partilerin Gül' ü ortak aday çıkarmaları kendi siyasallıklarını, anlayışları, gelecek Türkiye tasarımlarını ve iddialarını inkar olacağı da açıktır. Bu yüzden Abdullah Gül ismi üzerine muhalefet cephesinde tepkiler oluştu.

 Galiba Gül'de ortaya çıkmak yerine, başkalarının önerileri üzerinden siyasal hayatını şekillendirmeyi denedi. Kuşkusuz bu bir siyasal tercihtir ve buna hakkı da vardır. Ancak siyasal geleceğinizi bu kadar başlarının inisiyatifine verirseniz, onların kararına razı olmak zorunda kalırsınız. Sonra da aslında çok istediğiniz bir şeyi, “aslında istemiyordum” diye açıklamak zorunda kalırsınız. Ancak Gül aday olsa memlekette sanki milli görüş geleneğinin dışında bu ülkeyi yönetecek adam yok gibi garip bir siyasal iklim oluşacaktı. Ancak Abdullah Gül, kesin olarak ortaya çıkıp “ben adayım” demedi, diyemedi.

            Kuşkusuz Akşener ve Gül hakkında, seçim sürecinde takındıkları tavır ve söylemleri ile herkesin zihninde derin sorular oluştu. Aldıkları siyasal pozisyon tartışmalara yol açtı. Özellikle PKK ve FETÖ çevrelerinin desteklediği siyasal anlayış ve adaylara kuşkulu bakanlar için bu iki liderin tavırları endişe yarattı. Yapılacak olan bu konuda suçlananların açık ve net bir açıklama yapması idi. Bunca tartışmanın olduğu süreçte net bir tavır gösteremedi. Oysa gerekçelerini sıralayarak Erdoğan’ın karşısına aday olarak çıkabilirdi.

Anadolu insanı 15 Temmuz gibi bir travma yaşamıştır. Basında ve çeşitli platformlarda FETÖ militanı yazarların Akşener ve Gül'ün seçilmesi yolunda propaganda yapmaları kuşkuları daha da artırdı. Kuşkusuz FETÖ militanlarının bu iki ismi desteklemesi, bu isimlerin FETÖ’cü olduğunu kanıtlamaz. Ancak soru işaretlerinin doğması da doğal karşılanmalıdır. Bu aktörlerin sessizliğinin kuşku doğurmaması mümkün mü? Bundan dolayı siyasal aktörler çıkıp, "Böyle videolar yayınlanıyor, bunun bizimle hiçbir ilgisi yoktur" demeleri gerekmez mi?"

Aslına bakılırsa aynı siyasal gelenek içinde olanlar arasında siyasal farklılıklar meşrudur. Türkiye'deki ana sorun, bazı siyasal anlayışlarının terör örgütleriyle iç içe giren siyasal söylem ve eylem tarzıdır. PKK ve FETÖ gibi terör örgütlerinin siyaseti dizayn etme çabaları ve bunun için kullanmaya çalıştıkları yasal siyasal hareketler ve aktörlerin bu örgütlere karşı kesin ve net ifadelerle karşı çıkmamaları önemli bir sorun alanıdır. Bu tutum HDP özelinde tüm çıplaklığı ile etkili olmuştur.

            Abdullah Gül’ün siyasal tavırlarındaki tutarsızlık ve cesaretsizlik hakkında olumsuz değerlendirmelerin yapılmasına neden oldu.  Kendisinin ön plana çıkarak adaylığını deklere etmemesi, kuşkusuz siyasal anlamda bir riskti. Adaylığı konusunda bütün inisiyatifi başkalarına bırakması, SP lideri Temel Karamollaoğlu ile görüşmesine karşın “Ben adaylığımla ilgili kimseyle görüşmedim ve talep etmedim” demesi,  inandırıcılığını yitirmesine yol açtı.

            Sonuçta Abdullah Gül, toplumsal mutabakat sağlanamadığı gerekçesiyle aday olmadığını belirtti. Oysa toplumsal mutabakat mümkün değildi. Çünkü, Ak Parti, MHP ve BBP zaten Erdoğan üzerinde anlaşmıştı. Gül, “bunların dışında bir toplumsal mutabakat yoktu” demeliydi. Aksi halde toplumsal mutabakat derken bunun Cumhur İttifakını kapsamadığını söylüyor ve onları toplumsal mutabakatın parçası olarak görmüyor demektir. 

Gül’ün herkes gibi aday olmaya hakkı vardır. aday olması hukuksal anlamda eleştirilemez, ancak siyasal anlamda eleştiri yapılacaktır. Eleştirilen, yaptığı bütün eleştirilere karşın, Erdoğan'ın karşısına çıkma cesaretini gösterememesi. Bir anlamda şike, önceden kazanılması kesin maç istedi. Gül'ü tutarsız tavırları ve bir türlü almaya cesaret edemediği pozisyon bitiriyor. Soru şu: Gül ismi üzerinde neden toplumsal mutabakat oluşmadı.  Nezaketinden mi, yoksa mutabakatı istenenlerin güvensizliğinden mi? Ya da ismi üzerinde anlaşma sağlanamamasından mı?

Abdullah Gül, seçim sürecinde,neden aday olmadığı yolunda yaptığı basın toplantısında tatmin edici hiçbir şey söylemedi. Partisinden istifa etmedi; muhalefetin adayı olmayı başaramadı; üzerinde toplumsal mutabakat olmayan bir siyasal figür seviyesine düştü, Erdoğan’a destek vermedi

Eğer Erdoğan’ın karşısına aday olarak çıkma niyeti varsa partisinden istifa edip dürüstçe neden aday olduğunu açıklayıp seçime girmeliydi.

Abdullah Gül, Hep başkalarının tercihi ile siyasette var olmuş, inisiyatif alamayan bir siyasal figür olarak hatırlanacaktır. 

Şunları yapabilirdi

1-Partinin içinde bir muhalefet dili oluşturabilirdi 

2- Kongrede Erdoğan'ın karşısına çıkabilirdi

3- Saadet Partisi veya başka bir partiye geçip siyaset yapabilir ya da kendisi bir siyasal harekete öncülük edebilirdi. 

O hiçbirini yapmayı göze alamadı. Ne Ak Partide kaldı ne de kendisine kardeşim diyen Erdoğan'ın karşısına açıktan çıkabildi.

            Bu kadar ikircikli, siyasal anlamda risk alamayan, siyasal hamlelerini başkalarının kararlarına bırakan birinin başarılı olması mümkün değildir. Gül, ne Ak Parti dışındakilere yaranabildi, ne de eski saygınlığını koruyabildi. 24 Haziran seçimlerinin bir kaybedeni de Abdullah Gül oldu.



Bu yazı 1211 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANANLAR HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI