erotik shop
Bugun...
Barzani, Referandum ve Kürtler


Yusuf Yavuzyılmaz Fikir Zemini
 
 
facebook-paylas
Tarih: 01-10-2017 20:53

Barzani, Irak Kürdistan bölgesinde bağımsızlık için referandum yapma kararını, bütün karşı çıkışlara karşın kararlı bir şekilde uygulamaya koydu. Referandum ezici bir çoğunlukla kabul edildikten sonra çeşitli tepkiler oluştu. İsrail dışında neredeyse bütün devletler referanduma cephe aldılar. Kuşkusuz İsrail’in tutumu bahane edilerek ve gereğinden fazla abartılarak kullanıldı.

Referandumla İsrail arasında kurulan bağlantı, İsrail karşıtlığından yaralanarak referandum karşıtı bir tutum yaratmaya dönük bir hamledir.
Bu hamleyi boşa çıkaracak hamle referanduma destek vermektir. Yarın referandum olsun olmasın Kürtlerin zihninde referandumu destekleyen o ülkeler dost, karşı çıkanlar düşman olarak algılanacaktır. Unutmayalım İsrail devletini ilk tanıyan ülkelerden biri Türkiye’dir. Bir diğer önemli bir nokta da, İsrail’in, Filistin topraklarını işgal ederek kurulduğu gerçeğidir.

Kur’an’da Yahudilik eleştirisi bir etnisite veya bir halkın eleştirisi değildir. Bir ideolojinin, bir yaşam tarzının; dini bozarak kendi çıkarları için kullanmanın analizidir. Bu yüzden Yahudileşmek bir ırka ait özellik olarak değil, her insanın sahip olabileceği olumsuz tavır olarak eleştirilir.

Aslında Türkiye’nin takınması gereken tavır, Barzani'ye bütün dünya sırtını döndüğünde destek çıkmaktı. Türkiye, Kürtlere devlet kurma sürecinde yanınızdayım demeliydi. Böyle bir tavır, kuşkusuz büyük bir etki yapacaktı. Ancak Türkiye’deki İslamcı düşüncenin kolayca milliyetçiliğe dönüşme potansiyeli böyle bir tavır almayı önledi.

Referandum sürecinin tüm taraflar için çok zor bir süreç kuşkusuzdur. Bu anlamda çok dikkatli bir siyaset izlemek gerekir. Kuşkusuz doğacak sonuçlar, alınacak kararlar, yapılacak eylemler kalıcı etkiler bütün taraflar için kalıcı izler bırakacaktır.

Türkiye açısından referandumun iç siyasetle ilgili bir yönü de vardır. CHP, tezkereye destek vererek Kürt seçmen ile Ak Partinin arasını açmak istiyor. Kendisinin zaten siyasal anlamda bölge de bir karşılığı yok. Ak Parti de adım adım bu tuzağın içine giriyor. Yine de suç CHP'nin değil, referandumun sonuçlarını öngörmekte zorlanan Ak Partinindir.  Ak Parti, referandum sürecinde çok kötü bir siyaset izlemiştir. Tüm iç ve dış aktörlerin müdahil olduğu bu olayın bölgede daha fazla gerginlik üretmeden sonuca ulaşması için çalışmak gerekir.

Diğer yandan, değişik etnik grupların bir arada barış içinde nasıl yaşayabilecekleri sorunu hala en temel siyasal sorundur. Son yüzyılın ulus devlet çağı olduğu gerçeğini unutmamak gerekir. Kurulan ulus devletlerin kurulması muhtemel ulus devletlere cephe alması da ayrı bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.  Buradaki temel soru şu; ulus devlet örgütlenmesi kötü müdür? Eğer öyle ise bu kötülüğü bir tek Filistin ve Kürtler işlememiştir. Çünkü Arap, Fars ve Türklerin aksine ulus devletleri yoktur. Uluslaşma bölücülükse İslam dünyasında kurulan devletlerin tamamını bölücü olarak kabul etmek gerekir. Daha da önemli soru var: Herkes için meşru olan neden Filistin ve Kürtler için kötü?

Referandum süreci açıkça gösterdi ki, Kürtlerin işi gerçekten zor; çünkü çok sayıda ülkenin çıkarlarının çatıştığı bir alanda yaşıyorlar. Böyle bir coğrafyada sağlıklı siyasal kararlar alabilmek gerçekten zor. Her şeyden önce yapılan referandum bir hakkın teslimidir. Referandumdan sonra her şey daha sıkıntılı da olabilir. Ancak bu referandumun amacının doğru bir düzlem olduğu gerçeğini değiştirmez.

Özellikle Türkiye’nin ve İran’ın karşı çıkmalarına karşın Barzani tam tersi bir tutum takındı. Barzani "Komşu ülkelerden talebim; çözüm için yardımcı olmalarıdır. İran ve Türkiye’nin kimyasal saldırı ve büyük göç zamanında sergilediği tutumu takdirle karşılıyoruz. Son 25 yıldır kimseye tehdit olmadığımızı kanıtladık, herkesle barış seçeneğini seçtik. Teröre karşı savaşta uluslar arası koalisyonun önemli bir tarafı olarak kalmaya devam edeceğiz. Kürdistan Bölgesi'nde yaşayan göçzedeler evlerine dönene kadar güvende olacaklar." diyerek ortamı yumuşatmaya çalıştı. Ancak bu olumlu tutum referanduma karşı olan devletleri yumuşatmaya yetmedi.

Bir konuyu hukuk ve ahlakı ihmal ederek sadece etnisite üzerinden tartışmak, o konuya ahlakı ve hukuki zemin bulamamakla sonuçlanacaktır. Türk basını ve aydını maalesef referandum konusunda son derece kötü bir yaklaşım sergiledi. Çok küçük bir kısmı hariç Türk kamuoyu, referandumu hukuki ve ahlaki bir zeminde tartışma olgunluğunu gösteremedi.

Batılı devletlerin referandum karşıtı tavrı eleştiriye açık bir tavırdır. Emperyalistlerin her dediğine muhalefet eden Türk aydını, söz konusu Kürtler olunca, Batı’nın Irak'ın parçalanmasına karşı çıkmalarını savunmaktadır. Belki de Irak’ın toprak bütünlüğü emperyalist bir projedir. Yoksa emperyalistler ümmetçi mi, İslam dünyasının bütünlüğünü mü savunuyorlar? Her zaman parçalayan sömürgeciler söz konusu Irak olunca neden toprak bütünlüğünü savunuyorlar. Demek ki Irak in toprak bütünlüğünü savunmak emperyalist bir proje olarak karşımıza çıkmaktadır.

Tartışmanın diğer bir yönü de devletlerin sınırlarını değişmez kabul eden anlayıştır. Devlet Allah'ın belirlediği bir değişmez olgu mudur, yoksa insanların bir araya gelerek oluşturdukları yapay bir kurum mu? İnsanların oluşturdukları bir kurum ise değişmez ezeli ve ebedi sınırlardan söz edemeyiz.
Dünyada devletlerin sınırları ve yapıları sürekli değişmektedir. Devlet yapıları ve sınırları kutsal değildir çünkü. Almanlar birleşti. Yugoslavya bölündü. Çek ve Slovaklar ayrıldı. Rusya onlarca bağımsız devlete bölündü. İspanya bunun zorluklarıyla yüzleşir yüzleşiyor. İngiltere farklı bir yol buldu. 
Yani önümüzde değişmez bir model yok. Bazı devlet modelleri için bölünmek, bazıları için birlikte olmak çözüm kabul ediliyor.

Osmanlı bünyesinden çıkan elliye yakın devlete hiç itiraz etmeden elli birincisine itiraz etmek bana tutarlı gözükmüyor. Kendisi için istediğini ( hakkı, davranışı, hak ve hukuku) kardeşi için istemeyeni çok sert biçimde uyarıyor Aziz Peygamber. İslam açısında sadece halkların bazılarına ait haklar kabul edilemez.

Hakikati savunmazsanız ve gündelik siyasal pozisyonları hakikatin kendisi olarak algılarsanız açığa düşmeniz kaçınılmazdır. Yarın Türkiye ve Barzani yeni anlaşmalar imzaladığında ne yapacağınızı düşünerek yorum yapmak gerekir. Türk basını bu konuda son derece kötü ve ilkesiz bir sınav verdiği açıktır.

Kürt referandumuna karşı çıkan bir grup da, etnik gruplara tanınacak hakların devlet aleyhine olacağı gibi bir düşünceyi savunmaktadır. Bu düşünce zorunlu olarak hakların devlet tarafından engellendiğini ve bunun meşru olduğu anlayışını besler.  Oysa durum tam tersidir. Kaldı ki haklar ve devlet arasında bir anlaşmazlık çıktığında hak tercih edilir. Bu konuda ortaya çıkacak sorunları çözecek temel anlayış, devletin kimsenin inancını, dilini, kültürünü yasaklayamayacağı gerçeğidir.

Kürt sorunu konusunda en sağduyulu tavırlardan biri de Said Nursi’ye aittir. Said Nursi, asla Türklerden vazgeçmemiş, Türklerden ayrı bir Kürt tasarımı yapmamıştır. Türkler de kim ne derse desin, uzun tarihsel süreçte en değerli müttefikleri olan Kürtlerden vazgeçmemelidir. Politik tutumlar ne olursa olsun, Kürtler Türklerin dostudur, yoldaşıdır, kardeşidir. Irkçı tezlerle ayrımcılığı körükleyecek söylemlerden her zamankinden daha çok uzak durulmalıdır. Milliyetçilik ayrıştırmaya çalışır;  sağduyulu insanlar inadına kardeşlik söylemini dillendirmelidir.

Sorunu sağlıklı değerlendirmek için, Türk ve Kürt milliyetçilerinin ötesinde bir siyasal akla ihtiyaç var. Anlamsız romantizmden uzak realiteyle yüzleşen bir açıklamalardan uzak durmak gerekir. Tarafların etnik aidiyetlerini idealleştirecek tanımlardan uzak durmalıdır. Her etnisite içinde iyi ve kötü insanlar vardır. Kürtler belli konularda haksızlığa uğradığı için onları desteklemek gerekir. Kürtler ideal bir toplum olduğu için değil, haksızlığa uğradığı için desteklenmesi gerekir.

Referandum sonrası Barzani'nin nasıl bir siyaset izleneceği sanırım çok daha yakından izlenecek. Referandumu destekleyenlerin gözü kuşkusuz uygulamalarda olacak. Umuyorum, referanduma karşı çıkanları haklı çıkaracak uygulamalar olmaz. Şimdiye kadar görünen o ki, Barzani son derece sakin ve sağduyulu bir tutumla süreci sürdürmektedir.

Bir devlet kurulduğunda her şey güllük gülistanlık olacak şeklindeki ütopik metafizik beklenti doğru değildir. Ayrıca devlet kurulunca insanların daha özgür olacağı tezi de tartışmaya değer. Bu konuya eşitlik ilkesi üzerinden yaklaşmak gerekir. Bir hak bütün insanlara ait olmalıdır. Halklar arasında hiyerarşik bir sıralama yapılamaz. Bütün halkların eşit haklara sahip olmasını savunmak temel ahlaki ilkedir. Kurulacak devletin özgürlük getirip getirmeyeceği ise bilinemez. Ortadoğu da kurulan devletlerin ne kadar özgür ve adil olduğu ortada değil mi? Ama bunu bahane ederek bir halkın diğer halkların sahip olduğu haklardan mahrum bırakılması kabul edilemez.

Referandumu destekleyenlerin yorumları ile PKK terörünü destekleme arasında hiçbir bağlantı yoktur. PKK, ideolojisi, siyasal tavırları ve yaptığı katliamlarla, uyguladığı baskı ve terör siyasetiyle Kürtlerin üstüne çıkmış bir kabus gibidir. Onların ve destekçilerinin hak, adalet, insan hakları namına tek bir söz söyleme hakları yok. Ayrıca referandumu destekleyen herkesi Kürtçü ve PKK’lı diye yaftalamak çok ucuz bir siyasal tavırdır.

Ortadoğu tarihi konusunda Kürtleri merkeze alan epik bir tarih öğretisi söylemi oluşturma çabası da anlamlı değildir. Ortada Kürtler aleyhine bir eşitsizlik vardır. Onu gidermek üzerine bir söylem oluşturulmalıdır. Dünyaya barış getirecek çok üstün bir öğreti söylemi için çok erken. Referandum üzerinden romantik epik bir söylem peşinde koşmak anlamlı değil. Kürt siyasal aklı da bütün Ortadoğu halkları gibi devasa sorunlar içeriyor.

Referandum konusunda ortaya çıkan tartışmalar konuya İslam sosyolojisi açısından yaklaşmayı da gerekli kılmaktadır.

İslam düşüncesine göre:

1-Üstünlük takvadadır.

2- Arap olanın Arap olmayana, siyahın beyaza hiçbir üstünlüğü yoktur. 
Bu iki önermeden çıkaracağımız sonuçlar şunlardır:

1-Üstünlük fiziksel özelliklere bağlı değil, değerlere bağlı bir ölçüttür.

2- Etnik gruplar arasında hiyerarşik bir sıralama olamaz. 

3-Sadece bir etnik gruba ait olan ve diğerinden esirgenen bir değer hak değil ayrıcalıktır.

4- Bir kavmin diğerinden üstünlüğü kabul edilemez.

5-Hz. Peygamber, insanların etnik durumuna vurgu yapan ve bu özelliklerinden dolayı dışlayan bir dili asla onaylamaz. 

6- Hz. Bilal'in etnik kökenine dönük değerlendirmeyi cahiliye olarak değerlendirmiştir aziz Peygamber. 

7- Aziz Peygamber, insanlarla evrensel adalet ve hukuk dili üzerinden konuşmuştur.
8- Aziz peygamberi izliyorsak mottomuz şu olmalı. " Türkün Türk olmayana karşı hiçbir üstünlüğü yoktur, takvadan başka.. "

Sonuç olarak referandumu desteklemek bir hakkın teslimi için takınılması gereken en ahlaki tavırdır. Bu tavır günlük siyasal amaçlara ve milliyetçi reflekslere kurban edilmeyecek kadar önemlidir. 



Bu yazı 2659 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANANLAR HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI