erotik shop
Bugun...
''Cemaat nedir''-2


Yusuf Yavuzyılmaz Fikir Zemini
 
 
facebook-paylas
Tarih: 14-03-2016 14:12

Geçen haftaki ''cemaat nedir'' yazımıza maddeler halinde kaldığımız yerden devam ediyoruz. 

21- Cemaat kendi çizdiği hedefe ulaşmak için her yolu meşru ve kullanılabilir gören bir pragmatik ahlaktan beslenen bir yapıdır.

23-Çok daha önemlisi cemaat uyguladığı stratejiyle insanlarda bu tür yapılara karşı büyük bir güvensizlik yaratmıştır. İnsanlar yıllardır güvendikleri bir yapının iç yüzünü gördükçe cemaat yapılanmalarının tümüne karşı şüphe ile yaklaşmaya başlamışlardır. Mücahit Bilici’nin yerinde tespitiyle: “Cemaat öteden beri hakkaniyeti, ilkeyi değil gücü esas aldı ve güç ile güç için insanlara muamelede bulundu. Gücü kullanan, gücün etkilerine açık hale gelir. Güç hatırı için ilkeli kalmazsan, güç ilkesinin kriterlerine muhatap kalırsın. İktidar kavgasına rızasıyla girene ağlamak yakışmaz. Kazanmakta da kaybetmekte de muhafaza etmeye çalışman gereken şey izzetin olmalı.”

24- Cemaatin dillendirdiği “Hoşgörü ve Diyalog” ikliminden neredeyse Müslüman grupların dışında kalan herkes nasiplenmiştir. Bu iklimden neredeyse cemaatin dışında kalan hiçbir İslami cemaat nasiplenememiştir.

25-Cemaat izlediği yöntemle sadece toplumda olan güvenilirliğini kaybetmemiş, ayrıca insanların birbirlerine olan güvenlerini de sarsmıştır.

26- Bir öneri de siyasal iktidara muhalif olanların, cemaatin yeni pozisyonu nedeniyle cemaate sempati ile bakmaları. Aslında değişen tek şey cemaatin iktidar karşısındaki pozisyonudur, yoksa genel yapısında, işleyişinde hiçbir değişiklik yoktur. Unutmamaları gereken şey cemaatin konjonktürel olarak her yapıyla irtibat kuracağı konusudur.

28- 17 ve 25 Aralık operasyonlarının her ne kadar yolsuzluk kılıfı altına gizlense de son tahlilde bir iktidar ve egemenlik mücadelesi olduğu açıktır. Amaç peş peşe sansasyonel operasyonlarla iktidarı devirmektir. Kabul etmek gerekir ki, son derece iyi hazırlanmış bir operasyon işleme konmuştur. Bu noktada sorulması gereken asıl soru şu: İktidar 17 Aralık tarihine kadar yolsuzluk yapmıyordu da o gün mü yapmaya başladı? Çünkü 17 Aralık tarihinden bir süre önceye kadar cemaat iktidarı canla başla destekliyordu. Eğer önceden yolsuzluk yapılıyordu da cemaat buna sessiz kalıyorsa, bu asıl meselenin yolsuzluk değil başka şeyler olduğunu göstermektedir.

29- 17 Aralık sonrası yaşanan gelişmeler Gülen cemaati hakkındaki olumlu konsensüsü büyük ölçüde parçalamıştır. Cemaat özellikle Müslümanların tepkisini çekerken, Müslümanların dışındaki gruplardan destek görmeye başladı. Bu durumda cemaat, muhafazakar-dindar kesimde büyük bir güven kaybına uğramıştır.

30-Cemaatin devlet içindeki yapılanmasının çözülmesinin ilk sonucu kuşkusuz güven kaybıdır. Cemaatin içinde bulunan bazı insanlar bu güven kaybından dolayı cemaatten ayrılmışlardır. Bu da cemaatin operasyon kabiliyetinin önemli ölçüde kaybolmasıyla sonuçlanmıştır.

31- Artık yaşananlar cemaatin iktidar savaşımı içinde olduğunu göstermiştir. Bu durum cemaati siyasal bir aktör haline getirmiştir. Cemaat artık iktidara gelmek isteyen bütün partilerin rakibidir.

32- Yaşanan süreçte Gülen’in şahsı da büyük yara almıştır. “Erdoğan’la kapışma sürecinde, Fethullah Gülen algısı, iktidar peşinde koşan, operasyonları bizzat yöneten, siyasal bir hareketin lideri konumuna dönüştü. Gülen algısı manevi boyuttan uzaklaşıp, dünyevileşti. Sivillik yerine, polis ve yargı ile anılır oldu. Türkiye’nin Kemalist döneminden gelen güç odağı olan Koç Grubu ile yan yana düştü. Özellikle beddua görüntülerinden sonra, twitter geyiklerine malzeme oldu. Bu açık bir şekilde, “Fethullah Hoca” algısının tüketilmesidir. 17 Aralık operasyonundan bugüne kadar devam eden süreç, zihinlerdeki ve duygulardaki “Fethullah Hoca” imajına ağır tahribat vermiştir. Bu hal oldukça ağır bir maliyettir.”(17 Aralık’ın Gülen Cemaatine Maliyeti, Star Açık Görüş, 20 Ocak 2014)

33- İktidarın cemaatle olan mücadelesinde önemli bir sorun vardı. O da mücadele için kullanacağı araçların büyük ölçüde cemaatin elinde olmasıydı. Üstelik bu kadroların oluşumunda bizzat kendisi de pay sahibiydi. Hanefi Avcı Bu çelişkili durum hakkında şu analizi yapıyor: “Hükümetin yaptıklarının çok aksayan, eleştirilecek yönleri de var. Fakat şöyle bir şey de var. Bu mücadeleyi yapacak olan kişiler büyük oranda Cemaat'in elindeydi. Bu işi kim yapacak yargı. Yargının en etkin kesimi bunların elindeydi. Kim yapacak polis. Özellikle bu işi yapacak polisler Cemaat'in elindeydi. Bunların boşaltılıp yerine normal insanların gelmesi bir süreci kapsadı. Ekibin oluşması ayrı bir süreç. Tabii bu konuda çok da deneyimli değil hükümet. Eskiden tüm büyük soruşturmaları Cemaat organize ediyordu, koordinasyonu sağlıyordu. Şu anda Hükümet zannediyor ki bu koordinasyon olur, olmuyor. Bu koordinasyon için özel yasalar çıkarılması gerekiyor. (21 Mayıs 2015 / Memurlar Net)

34- Cemaatin aldığı pozisyonda sorulması gereken bir önemli soru da şu: Değer miydi? Öyle görülüyor ki Gülen kavganın asıl nedenini hala gizlemektedir. Ramazan Akkır Haklı olarak soruyor: “Ancak son dönemde bir ayrıntı dikkatimi çekti. Sık sık medyaya demeçler veren Gülen, asıl niyetini kamuoyu ile hiçbir zaman paylaşmadı. Savaşın asıl nedenini, hiç bir zaman net olarak ortaya koymadı. Gülen’in demokrasi havarisi kesilmesine kimse inanmıyor. Sebebin dershane olmadığı zaten biliniyor. Kısacası, arkada başka bir amaç var. Tüm bunlar, savaşın asıl nedenini gizleyen argümanlar düşünebiliyor musunuz; dershaneler gitti, okullar gitmek üzere, Bank Asya’ya TMSF el koydu, hareket itibarsızlaştı ve parçalandı. Sorulması gereken asıl soru şu; hangi gerekçe, savaşın fitilini tutuşturdu?” Ramazan Akkır/Milat/6 Şubat 2015)

35- Cemaat hakkında cevaplanması gereken önemli bir soru da şudur: geleneksel olarak bütün siyasi yapılarla uyum içinde olmayı sürdüren cemaat, bu kez neden iktidarla açık bir kavgayı göze almıştır? Bu karar cemaatin kendi içinden verilmiş bir karar mıdır, yoksa cemaati aşan ve onu kontrol eden bir güç odağı tarafından mı verilmiştir.? Cemaatin tek başına böyle bir operasyonu yürütemeyeceği, dahası bunun için yabancı ülke istihbaratlarından destek aldığı iddiası cemaate büyük hasar vermiştir.

36- Cemaat Gazetesi olan Zaman'a yapılan Kayyum atamasını destekliyorum. Bu bir haksızlık değil, yapılan haksızlıklara karşı bir önlem. Müdahaleler sırasında aşırı güç kullanımını ise kınamak gerekir kuşkusuz. Cemaat kendi dışında hiç kimseye adil davranmadı, kendi elemanlarının önünü açmak için her tür kumpası kullandı. Onları yargılarken açık ve şeffaf olunmalı, hukuka uygun davranmalı. İktidarın Cemaate karşı tavrı, cemaatin tavrıyla karşılaştırılmayacak derecede iyidir. Onlar kendi dışında hiç kimseyi adam yerine koymadılar, kendilerine karşı olan herkese kumpas kurmaktan ve en ahlak dışı yöntemleri uygulamaktan geri durmadılar. Binlerce kişiyi mağdur ettiler. Yine de onlara haksızlık yapılmamalı. Çünkü Aziz Kitabımız bizi hasımlarımız da olsa adaletten ayrılmamak konusunda uyarmaktadır. Polisin veya herhangi bir devlet görevlisinin sivil bir vatandaşa şiddet uygulaması kabul edilemez.

37-Cemaat, iktidar kavgasında diğer cemaatlerin kendilerine sahip çıkmamaları ve sessiz kalmaları, dahası iktidarı haklı bulmaları karşısında kendisini sorgulayacak. Cemaate yapılanlarla 28 Şubat uygulamalarının hiçbir ilgi yok. Boşuna konu 28 Şubat süreciyle bağlantı kurularak sulandırılmamalı. 28 Şubat sürecinde iktidarın uygulamalarını haksız ve hukuksuzdu. Ancak cemaate bugün dini inançlarından, başörtüsünden dolayı dava açılmıyor. Üstelik cemaat hakkında yapılanları ( aşırı müdahalelerin dışında) haklı bir zemine oturmaktadır. Çünkü bu yapı tanıdığım çok sayıda insanın canını yaktı. Evlere sahte evrak koyanlar onlar, soruları çalanlar onlar, insanların mahremlerine girenler onlar, kendileri dışında herkese yanlış yapanlar onlar. Kuşkusuz bu yaptıklarının hesabını vermeleri gerekir.

38-Cemaatin halen durduğu noktanın sokakla, sivil muhalefetle, hak aramakla hiçbir ilgisi yok. Sanırım diğer gurupların Cemaat sempatisi Ak Parti karşısındaki duruşundan kaynaklanıyor.  Burada hak, hukuk, adalet bilincinden çok iktidar karşısında alınan pozisyon belirleyicidir. İktidarın karşısında kim varsa koşulsuz destekleniyor. Eğer kriter bu ise DHKP-C'de desteklenmeli o zaman.

39-Bir kadının şiddet görmesi asla kabul edilemez. Ama buradan yola çıkarak 28 Şubat gibi sistematik bir tasfiye sürecini, cemaat üzerinden eşitlemek mümkün değildir. Bu karşılaştırma adil olmadığı gibi vicdani de değildir.28 Şubat sürecinde sadece öğretmenlerden, üstelik inançları bahane edilerek üç bin'i aşkın görevden uzaklaştırılmış, on bini aşkın öğretmende istifa etmek zorunda kalmıştır. 28 Şubat irtica adı altında hiçbir ahlaki dayanağı olmayan bir mücadele idi. Bir bayanın şiddet görmesini aslan onaylamak gerekir; ama cemaat operasyonu ile 28 Şubat karşılaştırmasını ve eşitlenmesini de onaylamak mümkün değildir.  Cemaati şiddet gören kadın üzerinden aklamak mümkün değildir. Evet, iktidarın hataları vardır, ancak bu durum üzerinden cemaatin yaptıkları aklanamaz ve binlerce kişiyi mağdur etmesi asla ıskalanamaz.

40-Hiç bir durum on binlerce kişiyi mağdur eden bir yapının yargılanmasını önleyemez. Yargılama sırasında yapılan hukuk ihlalleri elbette eleştirilecek. Ancak cemaati sahiplenmek üzerinden yürütülen bir Ak Parti muhalefeti, mazlumun yanında durmak anlamına gelmediği için içeriksiz bir muhalefettir. Cemaati sahiplenen bir muhalefetin Ak Partiyi daha da güçlendirmekten başka işe yaramayacağını bilecek kadar sosyolojik birikim lazım.

41-İktidarı insan hakları ihlali yaptığı için, bir kadına şiddet uygulayan polis davranışından dolayı eleştirelim. Ancak bu tutum cemaati aklamaya yetmeyeceği gibi, başörtüsüyle savaşan bir iktidar imgesi üretmeye de yetmez.

42- Hiçbir grup, başkasının hataları üzerinden kendisini aklayamaz. Cemaat iktidar mücadelesine girmiş ve kaybetmiştir. Bu mücadeleye girdiğinizde kazanmakta kaybetmekte vardır. Mücadeleyi kaybettiğinizde ağlamayacaksınız.

Ve son söz: “Başınıza gelenler kendi ellerinizle kazandıklarınız yüzündendir” diyor Aziz Kur’an. Cemaatin çıkar yolu kendi dışındaki herkesi suçlayarak beddua okumak değil, kendini eleştiri süzgecinden geçirmek ve “nerde hata yaptık?” sorusuyla yüzleşmektir. Sürekli hatayı başkasında aramak belki rahatlatıcıdır, ancak sorunları çözmediği gibi, kendini eleştiriden de uzak tutar.

 



Bu yazı 1254 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANANLAR HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI