erotik shop
Bugun...
Ensar Vakfı Olayı


Yusuf Yavuzyılmaz Fikir Zemini
 
 
facebook-paylas
Tarih: 11-04-2016 10:26

Ensar Vakfın’da gerçekleşen sıra dışı olay dikkatleri bir kez daha bu yapılar üzerine çevirmiştir. Ne yazık ki, vakıf ve derneklerdeki denetim eksikliği sorunlu ilişkilerin ortaya çıkmasına zemin hazırlamaktadır.

Ensar vakfında olan olay son derece vahimdir. Bunu eleştirenlerin ne maksatla eleştirdiklerine bakılmaksızın, olayın sorumluları cezalandırılmalı, asla savunma refleksine gidilmemelidir. Olayın sorumlularını en ağır biçimde cezalandırmalı, ancak yaşadığımız medeniyetin en değerli kurumları olan vakıf düzenine sahip çıkılmalıdır. Vakıf yöneticileri alt kadroları sıkıca denetlemeli, özellikle bu tür sapık davranışlara izin verilmemelidir. Amaçları üzüm yemek olmayanların ekmeğine de yağ sürülmemelidir.

Alçakça yapılan çocuk istismarını vakıfları yok etme aracı olarak kullanıldığının farkında olmak ve bu konuda dikkatli davranmak gerekmektedir. Ne çocuk istismarına kalkışan alçaklara sahip çıkmak ne de bunu bahane ederek vakıfları yok etmeye çalışan zihniyetin amacına aracı olmamak gerekir. Bu ve benzer konularda ilkemiz, asla bir haksızlığın, bir olumsuzluğun, bir ahlaksızlığın arkasında durmamak, adil olmak ve sessiz kalmamak ilkesidir.

Bir olumsuzluk ortaya çıktığında, hemen suçlamamak gerekir; bu konuda Ensar Vakfını suçlayanların arkasında devasa hukuk skandalları vardır. Olayın iç yüzünü öğrenelim diye hukuk dersi veren zihin, Müslümanlar hakkında olumsuz bir iddia ortaya atıldığında bu adil hukuki yaklaşımı bir kenara bırakarak neden hemen saldırıya geçer? Önceleri suçlar bireyseldir kurumları bağlamaz edebiyatı yapan zihinler, söz konusu bir dini vakıf olunca neden kurumları ortadan kaldırıcı bir dil kullanır? Bu davranış biçimi adalet arayanların değil, öteki saydıklarını suçlamak telaşından kaynaklanmaktadır. Müslüman zihin tacizi asla kabul etmemeli ve her ne koşulda olursa olsun sahiplenmemelidir. Ama bir kurum içinde alçak bir insanın yaptığı aşağılık bir eylem için tüm kurumu töhmet altında bırakmamalıdır.

İslam vakıf medeniyettir. Vakıflar korunmalı ve desteklenmelidir. Aynı titiz tutum, vakıfların içinde alçak insanların barındırılmaması için de gösterilmelidir.

Ensar Vakfında olanların asla üstü örtülmemeli, sahiplenilmemeli, araştırılmalı. Bu tutum hem bir haksızlığın benimsenmemesi, normal karşılanmaması, hem de adaletin gerçekleşmesi ve halkın bu yapılara duyduğu güvenin devam etmesi açısından önemlidir.

Müslümanlar, ilkeli dürüst, ahlâki bir yaşam sürmeli, hayat pratiklerini İslami değerlere uygun hale getirmelidir. Biraz düşünelim, eğer İslam’ın güzel ahlakını yaşıyorsak neden sorunlu insanlar bizden etkilenmiyor. Sorun elde değil bizdedir. Yoksa bir insanın, yalan söylemeyen, adil şahitlik eden, düzenli bir aile hayatı olan, yalan, anne babası ve komşularına iyi davranan kişilerden etkilenmemesi mümkün mü? İslam sanal alemde de normal ahlak kurallarının geçerli olduğunu kabul etmekle, dahası insanın her eyleminin Allah'ın gözetimi altında olduğunu kabulden geçiyor. Siz yıllardır dost olduğunuz kişilerin bile bir hatasını affedemezken nerede kaldı İslam ahlâkı? Müslümanlar başlarına gelen olumsuzluklardan öncelikle kendilerini sorgulamalı, başkalarını bahane ederek olayların üzerini örtmemelidir.

Dindar kesimler kendi içlerinde ortaya çıkan olumsuzlukları örtmemeli, bu konuda suçluları mutlaka ortaya çıkarmalıdır. Vakıf ve derneklere zarar verir diye asla bu konuların üzeri örtülmemeli titizlikle araştırılmalıdır. Ensar vakfındaki olayın üzerinin örtülmesi, suçluların cezalandırılmasından çok daha fazla zarar vericidir.

Öyle görülüyor ki, insanlar kendi grubundan olmayanlar için hukuk ilkelerinin ihmal edilebilir olmasına fazla ses çıkarmıyorlar. Grup aidiyeti hak ve adalet duygusunun önüne geçebiliyor. Cemaat polislerinin iktidarın da desteğiyle tapeler üzerinden yürüttüğü, suçluyu önceden mahkum etme zihniyeti, adalet kavramını büyük ölçüde zedeledi. Aynı zamanda toplumda belli bir saygınlığı olan dini yapılanmalara da büyük darbe indirdi. İnsanlar soruşturma sürerken basın üzerinden büyük bir kısmı manipülasyon olan haberlerle itibar kaybına uğratıldı.

Hukukun suç kesinleşmedikçe masumiyet ilkesi yerle bir edildi. Cemaat polislerinin yürüttüğü Balyoz, Ergenekon, Şike ve 17-25 Aralık soruşturmaları en temel hukuk ilkelerini yerle bir etti.

Suçlanan kişilerin konumu aidiyetleri dini ve felsefi anlayışları ne olursa olsun eşit davranmak gerekir. İnsanları suç kesinleşmeden mahkum etme ya da aidiyetlerine göre tepki gösterme anlayışı yaygın bir davranış biçimine dönüştü.

Cemaat ve benzeri oluşumların karşısındaki güçleri yok etmek için hukuku acımasızca araçsallaştırmaları adalet duygusuna büyük darbe indirdi.

Asıl sorun çıkarları için hukuku araçsallaştırma anlayışının toplumsal zeminde ne kadar yaygın karşılık bulduğu sorunudur. Unutulmaması gereken ilke şudur: İnsanlar asıl sorunlu oldukları kişiler hakkında adil davranmalıdır. Suç kesinleşmedikçe insanları suçlamak, hak ve adalet duygusunu yok eder. Bu yüzden böyle davranışlardan uzak durmak gerekir. Daha da önemlisi suçların bireysel olduğu ilkesini unutup grupları suçlamaktır. Oysa grup halinde yargılamak ve suçlamak ilkel bir hukuk zihniyetidir. Bu konuda kimsenin başkalarının günahını üstlenemeyeceği ilahi yargılama ilkesini rehber edinmek gerekir. 



Bu yazı 1609 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANANLAR HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI