erotik shop
Bugun...
İsrail ve Rusya konusunda gerçekleşen politika değişikliğinin yansımaları


Yusuf Yavuzyılmaz Fikir Zemini
 
 
facebook-paylas
Tarih: 08-07-2016 14:39

Özellikle Mavi Marmara katliamı ve İsrail’in Filistin üzerinde yürüttüğü imha siyasetiyle üst seviyeye çıkan Türkiye ile İsrail arasındaki gerilim, yapılan antlaşma ile yeni bir aşamaya geldi. Anlaşma ile ilgili değişik çevrelerce siyasal,ekonomik,ideolojik, uluslar arası konjonktür, bölgesel dengeler, Türkiye’nin sıkışan konjonktürde nefes almasını sağlayacak hamleler gibi faktörler göz önüne alınarak değerlendirildi. Kuşkusuz antlaşmaya değişik çevrelerden farklı tepkiler gelmesi normaldir.  

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, değişen şartlar,ortaya çıkan yeni ihtiyaçlar,siyasi alanda değişik pozisyonların alınmasına ve yeni açılımlar yapılmasına yol açar. Kuşkusuz hayat, ilkçağ Yunan düşünürü Heraklit’in dediği gibi “sürekli akan bir nehir” gibi sürekli değişmektedir. Değişen koşullarda,değişmeyen siyasal anlayışlarla varabileceğiniz bir hedef yoktur. Asıl olan değişikliğin altındaki siyasal,toplumsal koşulları doğru analiz etmektir. Bu durum yapılan her anlaşmanın,alınan her kararın, uygulamaya konan siyasetin doğru  ve tartışmadan uzak olduğunu göstermez.

İlk olarak kategorik olarak hiçbir ülkeye ve özellikle halka karşı bir düşmanlığın olmaması gerekir. Her ülkeyle karşılıklı çıkarlar göz önüne alınarak antlaşmalar yapılabilir. Barışı aramak her zaman iyidir kuşkusuz. Önemli olan antlaşma yapmanız değil, hangi koşullar altında antlaşma yaptığınızdır.

İkinci olarak İsrail konusunda iktidarın uzlaşma ya da uzlaşmama konusunda koyduğu iradenin  ve siyaset değişikliğinin tartışılması doğaldır. Önceden karşıydınız şimdi niçin anlaşıyorsunuz eleştirisinin çok fazla bir tutarlılığı yoktur. Siyasal alanda ezeli dostluklar ve ezeli düşmanlıklar yoktur. Olaylar karşısında vereceğiniz cevaplar  zamana ve şartlara göre değişir. Önemli olan antlaşmanın size sağladığı yarar veya zararlardır. 

Hiç kuşku yok ki, dış politika güce göre şekillenen bir alandır.Gücünüzü aşan söylemlerin reel hayatta fazla bir karşılığı yoktur. İsrail ile yapıldığı düşünülen antlaşmanın öncesi ve sonrası Filistinli yetkililer Ankara'da idi. Bu durumda anlaşmanın Türkiye ve İsrail dışında bir anlamda aktif tarafı olan Gazze’nin ne düşündüğü de önemlidir kuşkusuz. Öyle sanıyorum ki, onların ne düşündüğü değerlendirmelerde belirleyici olacaktır. İlk bilgiler anlaşmadan Gazze halkının temsilcisi olan Hamas’ın memnun olduğudur. İsrail ve Türkiye’deki muhalefet ise karşı tarafın antlaşmadan kazançlı çıktığına inanıyor. Muhalefetin sanırım öncelikli sorunu Gazze ya da İsrail falan değil. İsrail ile antlaşma konusundaki içeriksiz değerlendirmelere bakılınca niçin inandırıcı olamadıkları anlaşılıyor.

Türkiye muhalefeti diğer olaylarda olduğu gibi terör saldırısında da sağlıklı analizler yapmak yerine iç siyasette bir argüman olarak kullanıyor. Sanıyorum Erdoğan'a olan sempati ve sahiplenmenin altında muhaliflerin Türkiye aleyhine olacak her şeyi abartarak anlatması ve Türkiye merkezli düşünememe siyasetinin katkısı büyük. Muhalefetin genel havası daha anlaşma metni ortaya çıkmadan önce  İsrail lehine antlaşma olmuş gibi maddeleri sıralamak ve onun üzerinden yorum yapmakla şekillendi. Genel anlamda  İsrail basınında Türkiye aleyhine çıkan haberlere kayıtsız şartsız itibar edilerek yorumlar yapıldı. 

Öyle görülüyor ki, Türkiye-İsrail görüşmelerinde odak noktası İsrail, Filistin veya Mavi Marmara değil; anlaşma ile Filistinlilerin kaybı veya kazancı da değil. Tartışmanın odak noktası: Erdoğan. Eleştiren veya destekleyen Erdoğan karşısında nerede duruyorsa yorumu ona göre şekilleniyor. Her olayda olduğu gibi, tartışmanın öznesinin İsrail ve Filistin değil, Erdoğan karşısındaki siyasal pozisyon olduğu görülüyor. Erdoğan karşısındaki siyasal pozisyon diğer bütün konuları önemsizleştirip araçsallaştırıyor.

İsrail'le hiçbir şartla anlaşılmamalıdır diyenlerin tutumu belirli bir anti-semitist zeminden de besleniyor kuşkusuz. Ancak anlaşmaya dönük eleştirileri tümüyle bu kapsamda görmek hatalıdır. Bu koşullarda anlaşılmamalıdır diye eleştiri yapanların düşünceleri ise dikkate alınmalıdır.

İsrail ile iktidarın anlaşması savunulup eleştirilebilir. Ancak tartışma acilen itikat tartışmanın dışına çıkarılmalıdır. Bu anlaşma, diğer anlaşmalarda olduğu gibi siyasi bir maslahat, bir tercih gereğidir. Doğrudur ya da yanlıştır, kuşkusuz tartışılır. Ancak Harici bir mantıkla davranıp anlaşmayı yapanların ya da eleştirenlerin itikatlarını sorgulamak yanlıştır. İsrail ya da Yahudilerle hiçbir şekilde anlaşma yapılmamalıdır tezi kuşkusuz yanlıştır. Kaldı ki, tarihsel olarak ilk anayasal metinlerden biri olan Medine Vesikasının en büyük taraflarından biri Yahudilerdir. Rasyonel bir tartışma, anlaşmanın içeriği ile ilgili yapılmalıdır. Anlaşmanın maddeleri üzerinden yürümeyen değerlendirmeler kuşkusuz ideolojik değerlendirmelerdir ve fazla dikkate alınmaması gerekir.

Anlaşmanın tarafları İsrail ve Türkiye, anlaşmadan doğrudan etkilenen ise Gazze ve Filistinlilerdir. Türkiye, İsrail ve Filistinlilerin anlaşmaya nasıl baktıklarını karşılıklı okumak gerekir.

Benim için ortak iyi ve maslahat gereği anlaşma yapılmayacak hiçbir ülke ve örgüt yoktur. Elbette PKK'da buna dahildir. Ancak PKK henüz siyasi müzakere yürütülecek olgunlukta değildir. Ancak bu ileride olmayacak anlamına gelmez. Bu anlamda savaşırken bile barış ve çözüm imkanlarını tümden gündemden düşürmemek gerekir. Siyaset maslahata ve karşılıklı çıkarlara dayanır. Nitekim, benim için çok büyük ölçüde PKK/HDP siyasal aklının basiretsizliği, hendek siyaseti gibi akıl ve mantıkla izahı zor tutumlar sayesinde başarısız olan "Barış süreci" de böyle bir çabanın ürünü idi.

Ayrıca her anlaşmanın imkan ve avantajları olduğu gibi riskleri de vardır. Nitekim anlaşmanın hemen ardından meydana gelen terör saldırısı, ister istemez bir yönüyle anlaşma ile ilişkilendirilecektir. Ortadoğu,Tarih boyunca çatışmaların, savaşların, terör faaliyetlerinin, suikastların olduğu kadim bir bölgedir. Bölgenin siyasal geleceğini şekillendirmek isteyen çok sayıda güç merkezleri ve bu güç merkezleri arasında farklılaşan, birbiriyle çelişen siyasetler vardır.

Türkiye-İsrail anlaşmasını itikadi bir alana çekerek yapılan entegrist değerlendirmeler de var. Türkiye- İsrail anlaşmasına karşı Aziz Kur'an'ın "Siz ey imana ermiş olanlar! Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin: Onlar yalnızca birbirlerinin dostlarıdır. Ve hanginiz onları dost edinirse kesinlikle onlardan olur: Bilin ki Allah böyle zalimlere doğru yolu göstermez!" (Maide/ 59) ayeti ile karşı çıkmak, ayetin nüzul sebebini dikkate almamaktan başka dostluk ve ilişkiyi kategorik olarak ve tabi ki, bilerek karıştırmaktan geliyor. Bu ayetin söz konusu yorumu doğru olsa Medine Vesikasını ve ondan sonra Müslümanlar ile Hıristiyan ilişkilerini nasıl yorumlayacaksınız. Hz. Peygamber Yahudilerle Medine Vesikasını yapmakla onlardan mı oluyor? Bu ne sorunlu zihin yapısıdır. Ayetin bu şekilde yorumu, Haricilerin "Hüküm Allah'ındır" ayetine dayanarak , Hakemi kabul eden, Hz. Ali'yi kafir ilan etmelerine benziyor.
Haricilerin bu çıkışına ne diyordu Hz. Ali "İfade doğru,kullanılan maksat yanlış" 
Tartışmayı neden itikat sahasının dışına çıkarıp maslahat açısından değerlendirmek gerektiğini bundan iyi anlatan bir durum olamazdı doğrusu. Nitekim Hz.Peygamber döneminden beri Aziz Kur’an’ın “Onları dost edinmeyiniz uyarısı”,onlarla hiçbir şekilde ilişkiye girmeyiniz şeklinde anlaşılmamıştır. Dostluk itikadi bir konudur,oysa bazı konularda yapılacak işbirliği siyasi maslahat gereğidir. Hiç kuşku yok ki,Kur’an’ın Yahudi tipolojisi üzerine yaptığı uyarıcı tahlilleri de gözden uzak tutmamak gerekir.

İsrail ve Rusya ile ilgili tutum değişikliğinin, kuşkusuz bu yönünü ihmal etmemek şartıyla, sadece Kürt siyaseti ile ilgili olduğunu düşünmüyorum. İran Amerika arasında yapılan anlaşma ve diğer uluslararası gelişmeler Türk hükümetini farklı arayışlara itti sanıyorum. Türkiye'ye karşı ortaya çıkan veya çıkması beklenen gelişmeler, iktidarın İsrail ve Rusya konusunda davranış değişikliğine yol açtı. Yakın gelecekte bu politika değişikliğinin sonuçlarını izleyeceğiz.

Kuşkusuz anlaşmanın diğer bir boyutu da yıllardır Gazze’de yaşanan insani boyutla ilgilidir. Yıllardır abluka altında yaşayan ve en temel insani ihtiyaçlarını karşılayamayan Gazze halkına yapılacak insani yardımlar oldukça değerlidir. Anlaşma Gazze halkına yapılacak insani yardımlar için bile savunulmaya değerdir.

İsrail'le hiçbir şartla anlaşma yapılmamalıdır Harici mantığı kabul edilemez kuşkusuz. Dikkate alınacak yaklaşımlar, "Bu şartlarda Türkiye ve Gazze'nin lehine yapılabilecek en iyi anlaşma budur" ile "Anlaşma Gazze ve Türkiye'ye bir şey kazandırmıyor, kazanan İsrail olmuştur" tezleridir.

Maslahata dayalı siyasal anlaşmaları duygusal ideolojik değerlendirmelerin dışına taşımak gerekmektedir. Kuşkusuz anlaşmanın eleştirilmesi normaldir. Yapılan anlaşma İsrail’in uyguladığı devlet terörünü ortadan kaldırmıyor kuşkusuz. Hiçbir anlaşmanın İsrail’in işlediği suçları ortadan kaldırmaya yetmeyeceğini bilmeliyiz.

Ortadoğu’da atılan her siyasi adımın bir bedeli olacağı açıktır. Türkiye son yıllarda izlediği Ortadoğu siyasetiyle çok sayıda örgüt ve devletin tepkisini çekmiştir. Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyada gerçekleşen her olayın bölgede çıkarları olan uluslararası güçlerle bağlantılı olduğu gerçeğini gözden uzak tutmamak gerekmektedir. 

* Fikir Zemini 



Bu yazı 1922 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANANLAR HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI