erotik shop
Bugun...
'Ulusalcı' Seküler/Sol Kürt Siyasetinin Politik Ufuksuzluğu


Yusuf Yavuzyılmaz Fikir Zemini
 
 
facebook-paylas
Tarih: 28-04-2017 11:03

Çoğunluğu muhafazakar-dindar olan Kürt seçmenin üzerine çöken /sol/ulusalcı /seküler PKK siyasal aklının eleştirisizliği, karşılaşılan sonuçla ilgili sağlıklı bir analiz yapılmasını engelliyor. HDP milletvekili olan ve HDP içinde olaylara daha sağlıklı bakabilen Altan Tan’ın değerlendirmeleri bu anlamda çok önemlidir. “HDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, referandum sonuçlarını değerlendirirken, "AK Parti'den gelen ve şu an tekrar geri dönmekte olan Kürt seçmenler, hendek siyasetine karşı çıkmıştır. PKK'nın iki yıl boyunca devam eden yanlış siyasetini onaylamamıştır. Cevabı birilerine çok zor geliyor. 'PKK yanlış yaptı, hendek, iç savaş, çatışma, şiddet, terör, yanlıştı' diyemiyor yüksek sesle" dedi.(Basından).

Kuşkusuz PKK’nın Kürt siyaseti üzerindeki eleştirilemez ağırlığı, en büyük sorun olmaya devam ediyor. Bu durumda eleştiri sürekli Türkiye ve dış faktörler üzerinden yürütülüyor. Eleştirinin sürekli dışa transferi bir taraftan olayları doğru algılamayı, diğer taraftan iç eleştiriyi sürekli erteleyerek imkansız kılıyor.

Hiç kuşkusuz PKK ve HDP’nin siyasetine karşı çıkan Kürt seçmen tümüyle Ak Partiye de dönmüş değildir. Ancak referandumda belki de ilk kez bölgede Ak Parti oyları HDP’nin hayır cephesinin üzerine çıkmıştır. Kuşkusuz bu sonuçta HDP ve AK Partinin çıkaracağı sonuçlar var.

Şurası unutulmamalıdır ki, Kürtlerin Türkiye genelini etkileyen oy artışı olmasaydı evet seçeneğinin çıkması imkansızdı. Bu yüzden Hüda-Par’ın desteği önemlidir. Öyle görünüyor ki, bölgede yaşayan dindar Kürtlerin büyük bölümü yönünü tekrar Ak Parti’ye dönmüştür.

Ak Partiden HDP’ye kadar bütün partiler referandum sonuçlarını değerlendirmeli ve öncelikle özeleştiri yapmalıdır. Başarısızlık konusunda önceliği iç eleştiriye vermeyen değerlendirmelerini ciddiye almamak gerekir. Bu yüzden kendini hiç eleştirmeden "kahrolsun..."şeklindeki eleştirileri çok anlamlı değildir. Toplumsal değişimde iç etkenler belirleyici dış etkenler etkileyicidir.

Genel anlamda muhalefetin, özel anlamda HDP/PKK çizgisinin sorunu temelde inandırıcılık sorunudur. Muhalefetin ya söylediği doğru değil, ya da insanların çoğunluğu onların tezlerine inanmıyor. Her iki durumda da başarısızlığın nedeni kendileridir. Muhalefet iki durumda da kendini suçlamalı, sorunu sürekli dış kaynaklı görmekten uzaklaşmalıdır. Sürekli dış faktörleri öne çıkarmak kendi hatalarından kaçmak içindir.

Anayasa referandumu, özünde, laik Kemalistler ile Muhafazakar-dindarlar arasındaki mücadelenin dışa vurumudur. Ak Parti dönemi boyunca süren mücadelenin esası da budur. Referandum, az bir farkla olsa da halk katmanlarında muhafazakar dindar seçmenin belirleyici olduğunu göstermiştir. Sol-Kemalistler, arkalarında kullanacakları devlet bürokrasisi kalmadığından sivil halka yönelmek zorunda kalacaktır. Bundan dolayı Kemalizm ve laiklik üzerinden değil, demokrasi söylemi üzerinden yürümeye çalışmak zorunda kalacaktır. Çünkü laiklik ve Kemalizm üzerinden yürütülecek bir propagandanın halk katmanlarında çok fazla karşılığı yok. Kaldı ki, Sol-Kemalistler laik ve Kemalizm’e mesafeli duran dindar seçmenlerin desteğini almak zorundadır. Sol Kemalistler tarafından Saadet Partisine duyulan ilgi tam da bu noktada anlam kazanmaktadır.  Ancak sol -Kemalistler sivil siyaset diline alışkın olmadıkları için zaman zaman dışlayıcı siyasal dile esir oluyorlar. "İzmir'den evet diyenleri denize dökmek söylemi bu dilin dışa vurumudur.” Kürt solu, politik anlamda ittifak arayışında sürekli olarak Türk solunu muhatap almaktadır. Bu tutum Kürt solunun, tıpkı Türk solu gibi seçkinci, otoriter, modernleşmeci ve seküler olduğunu göstermektedir.

Benzer bir sorun Kürt solu için de geçerlidir. Kürt halkının çoğunluğu muhafazakar dindar seçmenlerden oluşmaktadır. PKK ve HDP çizgisi bütün girişimlere karşın Kürt muhafazakâr dindar seçmenlerle anlamlı bir birliktelik kuramamıştır. Kürt solunun ideolojik kodları, Kürt muhafazakar dindar seçmene ulaşmadaki en büyük engeldir.

Referandum sonucu, seçimi boykot çağrısı yabanların referandumu etkileyecek bir düzeyde olabilir mi, sorusunun da cevabı bulunmuş oldu. Türkiye genelinde seçime katılanlar arttığı gibi Kürtler arasında da seçime katılım oranı yükselmiştir. Bu durum boykot çağrısının çok rasyonel olmadığını dahası halk katmanlarında anlamlı bir karşılık görmediğini göstermiştir. Öyle görülüyor ki, PKK, siyasal aklının ufuksuzluğu benzer şekilde bölgedeki bazı İslami gruplara da sıçramıştır.

Öyle görülüyor ki, Kürt siyasetinin temelinde çok daha sorunlu bir zemin bulunuyor. Kürt siyaseti, demokratik bir mücadeleyi temel alanlarla, bağımsız bir Kürt devleti kurmak isteyenler arasında bölünmüş durumda. Aslında ne kadar görmezden gelsek de büyük bir temel fark var taraflar arasında. Kürt milliyetçileri, temel sorunun devlet sorunu, egemenlik sorunu olduğunu, dolayısıyla devlet olmadan Kürt sorununun çözülemeyeceğini savunuyor. Diğer kesim ise, eşitlik ve hukuk temelinde aynı devlet içinde çözüm arıyor. Açık yürekli olmak gerekir:  Ayrı bir devlet mi, yoksa hukuk devleti mi amaçtır. Eğer ayrı devlet amacımız var ise, neden demokratik süreçlere katılıyoruz ve sistem içindeyiz? Eğer bağımsız bir devlet istiyorsak, sistemi onarmaya demokratikleştirmeye çalışmanın anlamı nedir? Çünkü sistem demokratikleştikçe ulus devlet bilinci zayıflayacaktır. Ayrıca Kürt sorununu egemenlik sorunu olarak temellendirdiğinizde söylediğimiz şudur: “Sorun sistem içinde çözümsüzdür”. Sorunu eşitlik ve adalet temelinde bir demokrasi sorunu olarak görüyorsak, sistemi onararak Kürt sorununu çözeceğimize inanıyoruz demektir. Kürtler arasında derin görüş ayrılığı var bu konuda. Bu anlamda HDP'nin konumu ise tam bir trajedi. Sorun derin bir taraftan demokratik süreçlere katılma, diğer yandan PKK’nın ve Kürt milliyetçilerinin ulus devlet olma istekleri arasına sıkışmanın getirdiği bir çaresizliği yaşıyorlar. Bana göre Kürt milliyetçilerinin önündeki asıl sorun, modernleşme ve Türkiye’nin Batısında kendine yer tutmuş Kürtlerdir. Kürt milliyetçilerinin önündeki modernleşme sorunu ise her tarafta engeldir. Kaldı ki, ulus devlet talebi de aydınlanma düşüncesinin ürünü olan tarihsel kategoridir. Son söz; Kürt sorunun, diğer tüm sorunlarda olduğu gibi, asıl nedeni Kürtlerin siyasal tutumu ve iç anlaşmazlıklarıdır.  Bu açıdan Kürt siyasal aklını yeniden incelemek gerekir.

Öyle görülüyor ki, Kürt sorununun önünde temel belirleyici faktör, Kürt siyasal aklının sol/ ulusalcı/ otoriter ve seçkinci PKK-HDP çizgisinin politik ufkunun yetersizliğidir. Bu yetersizlik bir taraftan Kürt toplumsal zemininde anlamlı bir karşılığı olmamasından, diğer yandan dünya ve Türkiye siyasetinin temel dinamiklerini yeterince anlayamamalarından kaynaklanmaktadır. 



Bu yazı 1848 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANANLAR HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI