erotik shop
Bugun...
Kürt Sorununun Çözümünün Sınırları ve Sınırsızlıkları Algısı Üzerine...


Zekeriya Menak Fikir Zemini
 
 
facebook-paylas
Tarih: 04-02-2016 16:39

Siyaset gemisi peynir gemisine benzemez hiç kuşkusuz!

İmam Gazali “El-Munkız” adlı muhteşem otobiyografi kitabında “siyaseti Müslümanlar için yararlı bir ilim” olarak tabir eder.

Hayra vesile olan hayır işleyen gibidir.

Haliyle çözüm üreten siyaseti, siyasetçileri ve siyaset kurumlarını itibarsızlaştıran her türlü söylemi dışlamak lazımdır.

Kürt sorunu siyasi bir sorundur ve siyasetin meşru zemininin meşru araçlarıyla ele alınıp çözülmesinden başka yol yoktur.

Meşru olan nedir? Meşruiyet kazandıracak nedir bu siyasetin kendisine?

Bunlar siyaset felsefesinin klasik soru/nlarıdır.

Bugün Ortadoğu, Mezopotamya yamyamların saldırıları altındadır.

Yedi Düvel tekrar bu topraklardadır.

Tekrar bu topraklardan hak talep etmektedir.

Tek hakkı olanların hiçbir söz hakkına sahip olamadığı küresel  siyasal, kültürel, askeri hegemonya merkezleri vardır algısını yıkabilir miyiz acaba?

Kürt sorununun bileşenleri nelerdir?

Kürt sorununun çözüm pratiklerinden bahsedildiğinde hangi coğrafi dağılımı kastediyoruz?

Hangi enlem ve boylamlardaki siyasi etkileşimden bahsediyoruz? Hangi siyasal birimlerin hükümranlık haklarının meşruiyet zeminini tartışmış oluyoruz?

Kimler adına nerelere müdahale etmenin gerekliliğini doğrudan veya dolaylı yollardan kastetmiş oluyoruz?

Mücadelenin paydaşları olarak kimleri algılıyoruz?

Bu kadim coğrafyanın sakinleri olan halkları mı paydaş olarak görüyoruz yoksa bu halklardan yoksun pek çok siyasi ideolojiyi mi kastetmiş oluyoruz?

Hangi siyasi çözümün Kürt sorunu konusunda ideolojik öncülü yoktur?

Sahiden “Kürt sorunu”, “Kürdistan sorunu” derken kaç çevre dört başı mamur bir sarih tanımı anlamış oluyor?

Yoksa “Kürt Sorunu” tabiri şeytan azapta gerek diyerek kullanılan içeriği belirsiz “tanımlanamayan” bir nesne midir?

Siyaset felsefesinin klasik sorularından temsil ve meşruiyet sorununu hangi çerçevede konumlandırabiliyoruz?

Başlı başına demokratik seçimlerin sayısal oranını amaçsallaştırma ve araçsallaştırma boyutu ve çerçevesi belirgin midir acaba?

Sanırım bu toplum bu soruların cevaplarını yeni tartışmaya başladı?

Aşırı nefretin akılları dumura uğrattığı bir zihin ikliminde hakikat ile barışmak en büyük meseledir.

Siyasal söylemlerin amacı ile bu amacı gerçekleştirecek nesnel araçların makas farkı net olarak ortaya konulmalı, bilinmelidir.

Sorunlarımız artıkça sorularımız kısırlaşmamalıdır.

Hiçbir siyasi hakikat yoktur ki sorgudan azade olsun…

Bu sorunun kesin, en adil, hakkaniyetli çözümüne, çözüm reçetesine sahip olduğunuzdan/olduğumuzdan emin miyiz/misiniz?

Kervanın yolda düzüldüğü, düzülebildiği kabile dönemlerini bugünün ultra planlamalı, planlamacı kalkınma dakikliğiyle karıştırmayalım isterseniz.

Bu toprakları canımızla koruduğumuzu düşündüğümüz son noktada korunan esas kaynağın başka başka olduğunu fark ettiğimizde her şey çok geç olacaktır eminim ki…

Mümkün değil mi sizce bu kötü denklemler?

Sahiden kimi ne(y)den koruyoruz bu savaşla?



Bu yazı 1980 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANANLAR HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI