Kur’an’dan ve Resulullah Hz. Muhammed’den (as)yani Vahiy’den beslenmeyi ve bu ikisi dışındaki her şeyi sorgulamayı bıraktıktan sonra aşağıdaki hikâye ve benzerleri müslüman toplumların hayatlarına girdi ve bunları İslam dini zannetmeye başladılar.
Bu ve benzeri hikâyeler, bizleri en hassas, en zayıf ve en duygusal olduğumuz noktalardan yakalayıp zehirliyorlar.
***
Emeviler, saltanatlarını pekiştirmek ve kendilerine isyan edilmesini engellemek amacıyla ‘kaderci’ düşünceyi ortaya çıkardılar ve müslüman toplumlara empoze ettiler. Kaderci düşüncenin ürünü olan bu hikâyelerin, günümüz versiyonlarınıİslam diye bizlere anlatanlar, aslında bizlerinnasıl bir insan ve nasıl bir müslüman olmamız gerektiğine karar verip, bizleri kendi istedikleri gibi dizayn etmeye çalışıyorlar ama bizler farkında değiliz!
Muaviyekendi saltanatını sağlamlaştırmak için ‘kaderci’ anlayışı nasıl oluşturduğunu şu sözleri ile çok güzel ifade etmiştir:‘Ben sırf başınıza Emir olmak için sizinle savaştım; çünkü siz istemeseniz de Allah bunu bana vermiştir’ (İbni Kesir, El-Bidaye ve’n-Nihaye,yönetilenleri kaderle kandırmak).
***
Aşağıdaki hikâyelerianlatanların çoğu antik Yunan, Hindu ve Budist anlayışı olanpanteist düşünce ve inanışların, müslüman toplumlardaki karşılığı olan tasavvufçulardır.
Aşağıdaki hikâye bizlere en hassas, en zayıf ve en duygusal olduğumuz noktalarımızdan yaklaşarak anlatılıyor ki;müslüman kişiler hiçbir sorgulamaya gerek duymadan bu anlatılan hikâyenin gerçek ve İslami olduğuna kanaat getiriyor, sosyal medyadan durmadan paylaşıyor ve bu paylaşımlarından ötürü Allah tarafından mükafatlandırılacağına inanıyor!
***
Hikâye şöyle: ‘1984 olimpiyatları ve Judo final müsabakası.Minderde Mısırlı Judocu Muhammed Ali Rasvan ve rakibi Japon Yaşuhiro Yamashita.Müsabakalar sırasındaYamashita'nın sağ kasları yırtılmıştır ve final karşılaşmasına sakat olarak çıkar.Olayı hatırlamayanlar, bilmeyenler, bulup videosunu izlerlerse görürler.Yamashita sol ayağıyla yürüyor, sağ ayağını resmen sürüklüyor peşinden...Maç sırasında Muhammed Ali'nin antrenörü kenardan sürekli halde bağırır. ‘Sağ bacağına oyna! Sağ bacağına vur!’ Hakikaten maçı izleyen herkes de görüyor ki, Muhammed’in rakibinin sağ ayağına bir defa vurmasıyetecekti. Fakat yapmadı.Yenildi ve gümüş madalya ile yetinmek zorunda kaldı.Maçtan sonra etrafını saran bütün gazetecilerin sorusu aynıydı.‘Niçin?.., Niçin yapmadın?’
Cevaben: ‘Benim Dinim insana, yaralıya, hele de yaralı yerinden vurmayı yasaklıyor. Eğer o durumdayken bir de ben oradan yüklenip oraya vursaydım, sakat da kalabilirdi. Madalya için bunu o’na yapamazdım’ der.Muhammed’in bu tavrı ayakta alkışlandı ve Uluslararası Fairplay Komitesi ‘1984 Fairplay Ödülüne’ lâyık görüldü. Daha sonra gittiği Japonya’da onu bir kral gibi karşıladılar.O sene binlerce kişinin o'nun bu tavrından etkilenip, İslam'ı inceleyipmüslüman olduğu kayıtlara geçti!Muhammed, kimseye ‘Müslüman olun’ dememiş, müslümanolmaları için de bir çaba sarf etmemiş; sadeceMüslüman gibi davranmış ve bu da yetmişti.‘Müslüman kime denir?’ sorusuna Hz. Peygamber’in (S.A.S.) cevabı gayet kısa ve özdür:‘Güzel ahlak sahibi olana denir’.Hemen ardından gelen’peki güzel ahlaklı olmak ne demektir?’ sorusuna ise cevabı: ‘İşlediği her amelinden, kimseye bir zararı olmayan, olsa olsa yarar sağlayan insandır’.Yani diyebiliriz ki; Müslüman hayırlı kimsedir. ‘İslam'ı öyle sağ canlı ve diri yaşa ki, seni öldürmeye gelen sende dirilsin’.
Şimdi bu Judo hikâyesini, Vahyin dışındaki her şeyi ‘sorgulayan müslüman’bakış açısıyla ele alalım:
1- Hikâyede zikredilen videonun linkini yazıyorum lütfen seyredin.https://www.youtube.com/watch?v=ifGvRZ499Wk
Seyredeceğiniz bu videoda hikâyede anlatıldığı gibi Japon Judocunun ayağının sekmediğini göreceksiniz. Her iki judocu da ciddi şekilde judo yapıyorlar.Hatta, ayak kasları yırtık olduğu iddia edilen Japon Judocu kuduz köpek gibi saldırıyor.Ancak, müslüman olduğu iddia edilenMısırlı Judocusalak ve aptal birşekilde yeniliyor.
Mısırlı Judocunun yenilmesi müslümanlık değildir.
Hele güzel ahlak hiç değildir.
Mısırlı Judocunun bu hareketinden ötürü binlerce kişinin müslüman olduğu kayıtlara geçmiş deniliyor. Hangi kayıtlar? Bu kayıtları kim veya hangi kuruluş tutuyor? Kayıtlara nasılulaşabiliriz? Binlerce kişi Müslüman olduğu yalanı ile bizleri en hassas, en zayıf ve en duygusal noktamızdan vuruyorlar.
Mısırlı Judocuya bu hareketinden ötürü ‘1984 Fairplay Ödülü’ verilmiş deniliyor. Bu ödülMısırlı Judocuya verilmişse bile İncil’de yazdığı şeklinde, dindar bir Hristiyan gibi davrandığı için vermişlerdir. Çünkü İslam’da böyle bir davranış şekli yoktur.
2- İslam dini bir Müslümana beş şeyi korumasını emretmiştir yani farz kılmıştır: ‘canını,aklını, malını,dinini ve namusunu’.Bunları korumakher zaman ve her yerde farzdır. Japon Judocu sakat olarak müsabakaya çıkmışsa ki videoda sakat olmadığı açıkça görülüyor, başına gelecekleri kabul etmiş demektir.Sakat dahi olsa kişi bir Müslümana saldırırsa Müslümanın kendini koruması farzdır, bu isterse yarışma olsun.
***
‘Seni öldürmeye gelen sende dirilsin’ sözü İslam’da yoktur. Tasavvuf denilen panteistdüşünce sisteminin inancında ve sapık papazlar ve rahiplertarafından yazılan tahrif edilmişİncil’de yani Hristiyanlık’ta vardır. İncil’de; ‘sana kalkan ele, el kaldırma. Sana sövene sövme. Bir tokat yersen, yüzünün diğer tarafını da çevir’ diye yazar.
İslam'da ise kısas vardır.
Kendi nefsini bütün haksızlıklara karşı koruma emri vardır.
Nefsi müdafaa vardır.
İslam’da ‘seni öldürmeye geleni, o seni öldürmeden sen onu öldür’ emri vardır.
‘Seni öldürmeye gelen sende dirilsin’ sözü mecazi olduğu iddia edilse bile sakıncalıdır.
Lütfen dikkat!
Resulullah Hz. Muhammed on yıllık Medine hayatı boyunca yetmişe yakın savaş (gazve veya seriyye) yapmış veya yönetmiştir. Bu da Hz. Muhammed’in ve Müslümanların yaklaşık iki ayda bir savaşması demektir ki; Resulullah Hz. Muhammed Medine hayatı boyunca kılıcını hiçbir zaman elinden düşürmemiştir.
Hiçbir kaynakta Medine dönemi boyunca yapılan savaşlarda bir Müslümanın, kendisini öldürmeye gelen kişiye salak ve aptal bir şekilde ‘gel beni öldür’ dediği veya kendisini öldürmeye gelen veya kendisine saldıran birisine karşı kendini savunmadığı yazmaz.
Ayrıca Kur’an’da onlarca cihat ayeti ve‘sizinle savaşanlara karşı sizde onlarla savaşın’ emri varken…
Bir Müslümanın müsabaka dahi olsa kendisine karşı saldıran kişiye salak ve aptal gibidavranıp yenilesi beklenemez.
Bu hareketi yaparsa bu onun Müslümanlığının değil salak ve aptal olduğunun göstergesidir.
Bu İslam dışı hikâyeyi, İslami bir davranışmış gibi göstererek, ‘bu hareketinden dolayı binlerce kişi müslüman oldu’ yalanı ile allayıp pullayarak biz Müslümanlara yutturuyorlar.
Ne yazık ki bizlerde yutuyoruz!
***
Bu ve benzeri hikâyelerle biz Müslümanları nasıl bir kişilik haline getirmeyi istediklerinibir örnekle açıklayalım: Bir gün işten çıkıp maaşınızı alıp eve gidiyorsunuz.Cebinizde bir aylık emeğinizin, alın terinizin karşılığı ve ailenizinrızkı olacak para var. Birserseri hırsız yolunuzu kesiyor,elinde kesici alet var. Sizlere ‘ya paranı ya canını’ diyor. Bu serseri hırsızın sağayağının sektiğini fark ediyorsunuz. Siz ‘mal canın yongasıdır ve malını korurken ölen şehittir’diyerek düşünüyor ve paranızı vermiyorsunuz.
Aranızda bir kapışma başlıyor.Siz serseri hırsızın ayağının sektiğini bildiğinizden fazla karşılık vermiyorsunuz.
Ama, serseri hırsız kuduz köpek gibi hınçla kesici aletle saldırmaya devam ediyor!
Siz birkaç yerinizden yaralanıyorsunuz. Sizde Mısırlı Judocu gibi ‘olsun, ben Müslümanım benim dinim insana, hele ayağı seken birine vurmamı yasaklıyor’ diye içinizdengeçiriyorsunuz.
Ancak, ayağı seken serseri hırsız durmuyor!Sizi birkaç yerinizden daha yaralıyor.Kan kaybınız çoğalıyor.
Ancak, siz hâlâMısırlı Judocu gibi‘olsun, ben Müslümanım benim dinim insana hele ayağı seken birine vurmamı yasaklıyor’ diyorsunuz kendinize.
Artık dayanamıyor yere yığılıyorsunuz.Serseri hırsız, birkaç hamle daha yapıyor ve sizin üzerinizde ne varsa alıp seken ayağı ile kaçıyor.
Siz yerde kan kaybederken ayağı seken serseri hırsızın ardından bakıyor ve Mısırlı Judocu gibi ‘olsun, ben Müslümanım benim dinim insana, hele ayağı seken birine vurmamı yasaklıyor’ demeye devam ediyorsunuz.Yerde hareket etmeden kan kaybederken içinizde müthiş bir mutluluk var.
Mutluluğunuzun sebebi;Mısırlı Judocu gibiMüslümansınız ve sizin dininiz sizinle kavga etmeye gelen ayağı seken birine vurmanızı yasaklamış ve bunu uyguladığınız için sanki Nirvana’ya ulaşmış hissediyorsunuz(bu salaklık ve aptallıktır). Başınıza gelenleri Allah'tan gelmiş gibi addedip, ahirettemükafat bekliyorsunuz(bu kaderci anlayıştır).Ancak, bu düşünceleriniz fazla uzun sürmüyor, kan kaybınız artıyor ve siz bayılıyorsunuz.
Şimdi dikkat!
Bu olayın sonunda siz soyuluyorsun.Canınızın yongası olan malınızı yani bir aylık emeğinizin, alın terinizin karşılığı ve ailenizinrızkı olacak parayı çaldırıyorsunuz.Yaralanıp, kan kaybediyorsun.İyileşinceye kadar hastanede yatıyorsun.Aileniz, çocuklarınız ağlayarak büyük bir endişe ve stres yaşıyorlar.
***
Evet; bizlerin yukarıdaki İslam dışı olanMısırlı Judocuhikâyesinde anlatılanlara inanan, hatta bu hikâye için ağlayan, Mısırlı Judocu gibi salak ve aptalMüslümanlar olmamızı, en önemlisi deaslında İncil’de yazıldığı gibi davrananHristiyan kişiler olmamızı istiyorlar.İncil’de neler yazıldığını bir daha hatırlayalım; ‘sana kalkan ele, el kaldırma. Sana sövene sövme. Bir tokat yersen, yüzünün diğer tarafını da çevir’
Mısırlı Judocu hikayesine inananlar bizim örnek verdiğimiz sağ ayağı seken serseri hırsız hikayesindeki kişileredönüşüyorlar.
Ancak şunları unutmamalıyız;Müslüman olduğunu iddia eden bir kişi asla salak ve aptal olamaz, olmamalıdır.Vahyin dışındaki her şeyi sorgulayan olmalıdır.
İslam dini beş şeyi korumamızı emretmiştir: ‘canımızı, aklımızı, malımızı, dinimizi ve namusumuzu’.
Selametle.
İbn Haldun ‘Kürtler Hamaldır’ diyor mu?
Vahdet kelimesi kirlenirken yeni argüman: Yekvücûd olabilmek..
Türkiye’de milliyetçilik İslamcılığı neden ve nasıl yutuyor?..
Abdullah Kıran: Bu seçim DEM Parti’nin son ''demi..
Sana mübah olan Kürd’e değil mi?
Kürt siyasetinde iki ana damar ve İstanbul seçimleri
