Serbestiyet yazarı akademisyen Abdullah Kıran, 25 Mart 2024 tarihli yazısında Kürt siyasetinin çıkmazlarını, Dem Partisi ve seçmeninin İstanbul seçimlerinin sonuçlarına etkisinin önemini ve genel siyasete yansımalarını tartıştı.
Yazı şöyle:
HEP, DEP süreciyle başlayıp bugün DEM olarak adlandırılan siyasi parti, 7 Haziran 2015 seçimlerden bu yana siyaset üretemiyor. 2024 yerel seçimleri DEM parti ve temsil ettiği gelenek açısından “son dem” olabilir. Şayet “son dem” ve son dönem olmazsa bile, bu partinin giderek marjinalleşeceğini düşünüyorum. DEM Parti ve önceki halefi partilerin ağırlıklı olarak Kürt kitlesine dayandığını biliyoruz. Bu partilerin seçmenlerinin en az %95’nin Kürtler olduğu bir sır değil. Partinin tabanını oluşturan Kürt seçmenin, DEM Parti’nin siyasetinin belirlemesinde bir etki ve ağırlığının olmadığı son birkaç seçimde net olarak ortaya çıktı.
Peki Kürtler, hiçbir karşılık almadan ilelebet, kayıtsız ve şartsız olarak DEM Parti’yi mi destekleyecekler? Kürtler DEM Parti’ye mecbur ve mahkûm mudurlar? Bence değiller ve Kürt kitlesi, DEM Parti’nin her seçim sonrasında milyonlarca oyu götürüp çöp kutusuna atmasına artık rıza göstermeyeceklerdir. Siyaset bir sonuç alma sanatıdır ve aklı başında her Kürt, oyu, emeği ve çabasının boşa gitmesini istemez. Aslında Kürt seçmen, DEM Parti’nin “siyasetsizliğini” 2018 Genel Seçimlerinden bu yana adım adım cezalandırmaktadır. 2018 seçimlerinde, 5.865.977 oy alarak %11,70 ile üçüncü parti olan HDP, 2023 seçimlerinde 4.803.774 oy alarak %8.80’e geriledi. 2023 Seçimlerinin en büyük kaybedeni HDP-YSP, birkaç gün sonra gerçekleşecek olan yerel seçimlerde, bölgedeki kimi belediye başkanlıklarını kazansa dahi, siyaseten en çok kaybedecek parti olma yolunda ilerliyor.
CHP Kuyrukçuluğu Kazandırmıyor
7 Haziran 2015 seçimlerinden bu yana DEM Parti adeta CHP’ye çalışıyor ve CHP’nin yedek bir partisi gibi duruyor. CHP Afyonkarahisar Belediye Başkan adayı Burcu Köksal gibi siyasiler, “seçildiğimde Afyonkarahisar Belediyesi’nin kapıları DEM Parti hariç bütün siyasi partilere açık olacak” şeklinde, dobra açıklamalar yapmazlarsa, çoğu DEM’li gönüllü olarak çoktan CHP için canla başla çalışacaktı. Ancak CHP’deki Burcu Köksal’lar partideki marjinal bir kesimi temsil etmiyorlar, kim ne derse desin onlar CHP’nin asil sahiplerdir. CHP’nin gerçek zihniyetini temsil ediyorlar. Uzun yıllar CHP’de siyaset yapmış, parlamentoda bulunmuş ve partinin en üst organlarında hizmette bulunmuş bir ağabeyimiz bana şunu söylemişti: “1970’lerde CHP’de siyaset yapmaya başladığımızda, gençliğin de vermiş olduğu heyecanla, CHP’yi dönüştürüp demokratik bir çizgiye çekeceğimizi düşünmüştük. Ancak yıllar sonra gördük ki, CHP bizleri kendisine benzetmiş.”
DEM Parti, CHP’nin kuyruğuna takılmakla CHP’yi Kürtlerin dil, kültür ve Kürd olarak yaşama hakkına saygı duyan bir çizgiye çekemez. Önceki seçimlerde olduğu gibi, olsa olsa kendisini Zafer Partisi ile yan yana CHP seçim otobüsünün arka koltuklarında bulur. Siyaset Bilimi penceresinden, DEM Parti’nin “iktidar” olan bir MHP ile bir araya gelmesi ve ortak bir noktada buluşmasının bir açıklaması ve maruzatı vardır, ama Kürtlerin varlığını inkâr eden ve yabancı düşmanlığı hususunda katıksız bir ırkçılık yapan Zafer Partisi ile muhalefet partisi iken ortaklık yapmasının bir izahı yoktur. DEM Parti, CHP’yi kurumsal İttihatçı ve Kemalist çizgiden saptıramaz; ancak kendisi Kemalist olabilir.
CHP kuyruğuna takılan DEM Parti’nin 7 Haziran 2015 seçimlerinden bu yana yaptığı yegâne şey, AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtlığıdır. DEM Parti bu işi o kadar abarttı ki, sanki AK Parti düşer ve Cumhurbaşkanı Erdoğan giderse, başta Kürt sorunu olmak üzere, bu ülkenin bütün sorunları çözülecek. Oysa bu külliyen yanlış bir politikadır ve başta Kürtler olmak üzere, bütün ülkeye zarar veriyor. Bütün yanlış ve eksikliklerine rağmen, halen AK Parti’den daha demokratik bir muhalefet partisi siyaset sahnesinde yok. Bugün ki Türkiye şartlarında, DEM Parti’nin de tek başına iktidar olma şansı olmadığına göre, Kürt meselesinde çözümün muhatabı olarak AK Parti ve Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan başka kimse görünmüyor. Nitekim son dönemde DEM Partili eski siyasetçilerden Ahmet Türk, Leyla Zana ve Salahattin Demirtaş da bu gerçeği dile getirmeye başladılar.
DEM Parti Siyasette Uzlaşmacı ve Pragmatist Davranamıyor
İşin özü şudur: Kürtler kendi sorunlarını ya iktidar olmak ya da iktidarla anlaşma zemini yaratarak çözebilirler.
DEM Parti siyasette iki önemli şeyi yapmıyor veya yapmak istemiyor. Bunlardan ilki uzlaşmacı olmak, ikincisi ise pragmatik davranmak. Siyasette bu iki önemli ögeyi es geçen DEM Parti, CHP kuyrukçuluğu yaparak siyasi dengelerin AK Parti aleyhine değişmesine yol açıyor. Aslında, özellikle yerel seçimlerde AK Parti’nin DEM parti kitlesinden gelecek seçmenlerin oylarına ihtiyacı yok. Dikkat Kürtler demiyorum, DEM Parti seçmenleri diyorum. Çünkü her partinin az-çok bir Kürt tabanı var. Eğer DEM Parti seçmeni Türkiye genelinde, her tarafta kendi adaylarıyla seçimlere katılır ve cidden çalışırsa, nerdeyse bütün büyük şehirleri AK Parti rahatlıkla kazanır. Ancak CHP, DEM Parti seçmeninin desteği olmadan, başta İstanbul olmak üzere, hiçbir büyük şehri kolay kolay alamaz.
Şöyle bir örnek verelim: İki güreşçi mindere çıkıyor. Biri rakibine karşı bariz olarak güçlüdür. İkili rekabette rakibini nakavt edecek ve şampiyon olacak. Ancak her seferinde üçüncü bir güreşçi, mindere çıkıp zayıf rakibi destekliyor ve güçlü olanın şampiyon olmasını engelliyor. CHP- AK Parti rekabetinde, DEM Parti yıllardır bunu yapıyor. Tabi maç bittikten sonra, güçlü sporcu güreşe dışarıdan müdahale ederek kendisine kaybettiren üçüncü sporcuyu bir güzel pataklıyor ve bu kez üçüncü sporcunun hakkıyla kazandığı belediyelere de “kayyım” atıyor. Peki bu arada, “destekle” şampiyon olan sporcu ne yapıyor? Asıl olarak ne yaptığını herkes biliyor ve görüyor. Ama Allah var bazen “Kemalist” Kütrleri de sevindiriyor. Mesela Diyarbekir’de, seçimleri kendilerine kazandıran DEM Parti’li yöneticilere, Mustafa Kemal Posteri hediye ediyor.
DEM Parti Kürt Meselesinin Çözümünü Kurban Ediyor
DEM Parti Kürt meselesinin çözümünü Türkiye’deki iç siyasi dengelere kurban diyor. Siyasette uzlaşmacı ve pragmatik davranmadığı için Kürtlere kaybettiriyor. CHP’nin Kürt seçmenin desteğiyle İstanbul seçimlerini kazanması AK Parti’yi iktidardan düşürmeyecektir. Ancak Kürt meselesinin 4-5 yıl daha geleceğe ertelenmesi bütün ülkeye kaybettirir. Üstelik Kürtler kaybederken Türkiye kazanmıyor. Kürt sorunu çözümsüz kaldığı sürece bütün ülke hem maddi hem de manevi bir zarara uğruyor. Örneğin, Şubat 2023’te meydana gelen Maraş Depremi 10 ilimizi viraneye çevirip on binlerce canımızı alırken, Türkiye ekonomisi için 104 milyar dolarlık bir kayba yol açtı. Oysa son 20-30 yıldır devam eden ve ağırlıklı olarak askeri yöntemlerle “çözülmeye” çalışan Kürt sorunu, on binlerce insan kaybı, milyonlarca yurttaşın yerinden çıkmasının yansırsa, Türkiye ekonomisine 3 trilyon dolardan fazla maddi bir yük yarattı. Bir türlü çözüme kavuşturamadığımız ve hep geleceğe havale edilen Kürt meselesi, bu güne Türkiye ekonomisine Maraş Depremi’nden 30 kat daha büyük bir zarar vermiştir.
DEP Parti, CHP’nin peşine takılıp Kürt sorununu dil, kültür ve kimlik bağlamından koparıp Türkiye’deki iç siyasi dengelere kurban ederken, Kürt siyasetinde radikal bazı uçların da ortaya çıkmasına zemin hazırlıyor. Sevgili Onur Erkan 19 Mart 2024’te Serbestiyet Sitesinde, “Newroz’da ortaya çıkan Kürt Naziler: Kurdên Nasyonalist” adlı bir haber yayınladı. Kürt siyaseti makul ve demokratik bir zeminde Kürt dili, kimliği ve özgürlükler konusunda herhangi bir sonuca ulaşmayınca, bundan sonraki süreçte, Kürtler arasında aşırı milliyetçi ve ırkçı yapıların ortaya çıkma ihtimali daha da yükselecektir.
DEM Parti İstanbul ve diğer büyük şehirlerde, AK Parti ve CHP arasındaki denklemi, Kürtlerin temel taleplerini bir tarafa bırakarak, son birkaç seçimde olduğu CHP lehine değiştirici bir politika izlerse, daha önce de olduğu gibi AK Parti buna sessiz kalmaz. Ancak DEM Parti, başta İstanbul olmak üzere, var gücüyle kendi adayları için çalışır ve en yüksek oyu elde etmek için çabalar ve siyasette üçüncü yol olarak adlandırdığımız hattı izlerse, her açıdan karlı çıkar. Birincisi, böyle bir durumda AK Parti, DEM’in kazandığı belediyelere “kayyım” atamak için heveslenmez. İkinci olarak, Kürt meselesinde yeni bir yumuşama ve barış sürecinin önü açılabilir. Üçüncüsü, seçimlerde yüksek bir oy alarak güçlü çıkan DEM Parti, demokratik siyasetteki yerini sağlamlaştırır. Aksi takdirde Kürt seçmen, DEM Parti’ye olan desteğini geri çeker ve son seçimlerde hızla kan kaybeden DEM Parti, giderek marjinalleşir ve belki de önümüzdeki seçimlerde olmaz.
Şimdi can alıcı soru şudur: Salahattin Demirtaş, seçime birkaç gün kalmışken, DEM Parti’lileri kendi partilerine oy vermeye güçlü ve kararlı bir mesajla davet eder mi? Böyle bir çağrı, önümüzdeki dönemde Kürt meselesinde izlenecek siyasetin yol haritasını belirleyecektir.