erotik shop
Bugun...
Bir Yurt Yangını ve Toplumsal Gerçekliğimiz


Yusuf Yavuzyılmaz Fikir Zemini
 
 
facebook-paylas
Tarih: 04-12-2016 02:07

Adana Aladdağ’da bir cemaate ait yurtta çıkan yangın, çok şeyi sorgulamamıza yol açtı. Olayın bir yanı eğitim, bir yanı çocukların barınma sorunu, diğer yanı da güvenlik tedbirleri ile ilgilidir. Olayın bir diğer yönü de cemaat yurtlarının güvenilirliği üzerinde yoğunlaştı. Hepsinden daha önemlisi devasa bir denetim sorunumuzun olduğu ortaya çıktı.  

Bu tür olayları değerlendirmek için ilkesel doğrularımız olması gerekir. Öncelikle yanlış bir davranış dostlarınız,partiniz,grubunuz,cemaatiniz tarafından yapılsa bile karşı çıkmak ve eleştirmek gerekir; ayrıca size karşı veya bağlı bulunduğunuz gruba karşı yapılan her eleştiriyi de rakipleriniz tarafından yapılıyor diye peşinen reddetmemek gerekir. İkinci olarak olay hakkında yapılan değerlendirmeleri kimin yaptığına değil, ne söylediğine bakmak gerekir.

Yangını temel alarak, cemaatlerin konumunu tartışma kanusu yapan bir kesim var. Bu kesim dini renk taşıyan kurum ve kuruluşların, örgütlerin sosyal alandaki faaliyetlerine karşı. Kendilerini modern olarak niteleyen bu kesim, dini olan her şeye allerji duyuyor. Yangının bir cemaat yurdunda ortaya çıkmasını bahane eden bu kesim, cemaatlerin elindeki yurtlara devletin el koyması gibi önerileriyi gündeme taşıdı.  

Olayın bir diğer boyutu hukuk anlayışımızla ilgilidir. Hukuk devletinde suçlar dini ve etnik aidiyetler, mezhebi kimlikler ve ideolojik tercihler üzerinden temellendirilemez. Suç eylemin niteligine ve kimin işlediğine göre anlam kazanır. Kollektif suçlu kavramı ilkel hukuk örneğidir. Bu yüzden yangının bir cemaate bağlı yurtta ortaya çıkmış olması sonucu değiştirmez. Yapılacak olan suçluları failin kimliğine bakmadan cezalandırmaktır.

Şurası açık ki, kurallara uyan ve ilgili yetkililer tarafından denetlenen herkes yurt açabilir. Hiçbir vakıf ve derneğe yurt açma yasağı getirilemez. Özel okullar da böyledir. Daha açıkçası hiçbir toplum kesimine okul açma,yurt yapma gibi sosyal faaliyetler yasaklanamaz.  Yurtlar kim tarafından açılırsa açılsın, denetlenir, hatalı ise kapatılır.

Olayın diğer önemli yönü sivil toplum örgütlerinin,cemaatlerin ya da bireylerin açtığı yurtlara el konulmasının teklif edilmesi ile oluşan durumdur. Oysa bu teklif demokratikleşme ve sivil toplum anlayışına kökten aykırıdır. Demokratik toplumlar, devletin karşısında toplumun güçlendirilmesini amaçlar. Oysa bu teklif devleti sivil toplum karşısında daha da güçlü hale getiren bir tekliftir. Böyle bir teklif asla kabul edilemez.

İşin bir diğer yönü de Cemaatler salt sivil toplum örgütleri olarak tanımlanabilir mi?  sorunudur. Sivil toplum genellikle bu dünyanın nesnel gerçeklikleri ile kendilerini sınırlandırırlar. Doğası gereği seküler kuruluşlardır. Cemaatler ise bunun ötesinde dini ve ahlaki bir motivasyonla bir araya gelen yapılardır. Cemaatler sivil toplum örgütleri kursalar bile dini ve ahlaki görevlerini ihmal edemezler. Kuşkusuz bir cemaatten seküler bir sivil toplum olarak davranması beklenemez. Dahası Allah rızasını önceleyen cemaatler salt dünyevi amaçlar için çalışan sivil toplum örgütleri gibi olamazlar. Cemaatlerin bu süreci iyi götüremedikleri dahası çok kötü sınav verdikleri ortadadır. Ama bu cemaatlere karşı savaş açmakla içinden çıkılacak bir iş değildir. Büyük bir ahlaki dönüşüm gerekir. Cemaatlerin yaptıkları hatalar toplumda dine karşı bir güvensizliğin oluşmasını sağlamaktadır. Bundan dolayı cemaatlerin sorumluluğu büyüktür.

Olayın bir diğer yönü de yangının kader olarak açıklanmaya çanışılmasıdır. Bu durum toplumdaki yaygın kader anlayışının sorgulanması gerektiği göstermektedir. Kader Kur'an'daki anlamıyla ölçü demektir. Allah'ın tabiatın işleyişine koyduğu yasalar. (Sünnetullah)

Kaderin insan eylemlerinin önceden belirlenmesi gibi bir anlamı sonraları ortaya çıkmış bir anlam kaymasıdır. Hz. Ömer'in bir olayda kendisine yapılan eleştiriye verdiği "Allah'ın kaderinden başka kaderine koşuyorum" cevabı insanın sorumluluğuna işaret etmektedir. İnsan özgür iradesiyle ölçülerden birini tercih eder ve tercihinden dolayı sorumlu olur. İnsan eylemlerinin önceden belirlenmesi ilahi hikmete aykırıdır. İnsanın kötülük yapacağının önceden belirlenmesi,yaratılışın hikmetine tümüyle aykırıdır. Dolayısıyla Adana'daki olayda sorumlu olan herkes sorumludur. Kader insanın sorumluluğunu ortadan kaldıracak şekilde yorumlanamaz. Ne yazık ki, kader insani sorumluluğu ortadan kaldıracak biçimde yorumlanmaktadır.

Şurası açık ki, kader bireysel sorumluluğu ortadan kaldıracak şekilde yorumlanamaz. Ne yazık ki, kader günümüzde başarısızlıkları rasyonelleştiren ve sorumluluğu ortadan kaldıran bir anlayışa dönüşmüştür.

Yapılacak olan açık, şeffaf, etkin, tarafsız denetim mekanizmaları oluşturmaktır. 



Bu yazı 1518 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANANLAR HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI