erotik shop
Bugun...
Terör Dalgası ve Tavrımız


Yusuf Yavuzyılmaz Fikir Zemini
 
 
facebook-paylas
Tarih: 17-01-2017 00:00

Kayseri, İstanbul ve İzmir’de meydana gelen terör olayları, yaşadığımız toprakların çok katmanlı asimetrik bir terör dalgasıyla karıştırılmak istendiğine işaret ediyor. Terör, bir taraftan toplumsal kargaşa ve yılgınlık yaratmak isterken, diğer yandan siyasal değişiklikler yaratmayı amaçlamaktadır. Şurası açık ki, PKK, İŞİD, DHKP-C ve FETÖ bu asimetrik terör dalgasının araçlarıdır. Bu terör örgütlerine sempati duyan, yaptıkları eylemleri lanetlemeyen, faaliyetlerini onaylayan herkes bu ülkenin düşmanıdır. Onların insan hakları, hukuk devleti söylemine asla kanmayın. Onlar karşınıza sivil toplum örgütü, insan hakları örgütü olarak çıkabilirler. Onların hedefleri sadece polis, asker ve devlettir. Onlar terör örgütlerini ve teröristi severler. Sivil toplum ve sivil dayanışma adı altında en alçak terör eylemleri karşısında sessiz kalırlar.

PKK, İŞİD, DHKP-C ve FETÖ örgütlerine bir miktar sempati duyan bir vandalın insan hakları, demokrasi söyleminin sahte olduğu açıktır. Terör sempatizanlarının hukuk devleti, barış, demokrasi, halkların kardeşliği kavramlarını araçsallaştırdıklarına şüphe yok.

Öyle görülüyor ki, uluslar arası güç merkezleri Türkiye'den bir şey isteniyor ve Türkiye bu isteği kabule yanaşmıyor. İSİD, DHKP-C, FETO VE PKK Türkiye'yi istenen pozisyonun getirmek için kullanılan ihanet çeteleridir. Onları destekleyen ve sempati duyanlar da bu ihanetin sivil uzantılarıdır.

            Kuşkusuz KHK'lerde amaç devlet içine çöreklenmiş, devleti her türlü yolla çökertmeyi amaçlamış örgütlerin ve bu örgütlere yardım edenlerin ayıklanmasıdır. Burada önemli olan suçlu olma ihtimali yüksek olanların yargılanmasıdır. Tek bir suçsuz dahi olsa haksız yere ceza alması kabul edilemez kuşkusuz. Ancak PKK, İŞİD, FETÖ, DHKP-C gibi örgütlere yandaşlık asla kabul edilemez.

Türk siyasal yaşamının en katmanlı sorunlarından biri olan Kürt sorununun gündemden kalkması için oluşturulan çözüm sürecini ve bu süreçte gerçekleşen olayları tekrar gözden geçirdim. Ulaştığım sonuç: Sürecin sona ermesi için PKK/HDP çizgisi elinden gelen her provokasyonu yapmıştır. Bu kesimin süreci iktidarın bitirdiği yönündeki savunmalarının hiçbir ahlâki ve tutarlı temeli yok. Barış söylemini yönlendirenlerin bir çoğunun bilinç altında PKK terörüne yönelmiş bulunan operasyonları önleme kaygısı var. Barış söylemini dillendirenlerin bir bölümünün PKK saldırılarına sessiz kalması gerçek niyetlerinin açıkça göstermektedir. Hiç kuşkusuz ayırım yapmaksızın terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı çıkmayanların sorunlu bir noktada durmaktadır.

15 Temmuz’da alçakça bir darbe girişiminde bulunan FETÖ terör örgütünün de sinsi faaliyetlerine devam ettiği açıktır. Kuşkusuz bu iktidarda dahil Cemaati büyütenler, sessiz kalanlar, önünü açanlar eleştirilmelidir. Ancak buradan yola çıkarak sadece iktidarı eleştirmek insafla bağdaşmayan bir tutumdur. Erdoğan'ın Cemaatle mücadeleyi cepheden göze alan tek siyasi liderin Erdoğan olduğunu unutmamak gerekir. Bu şeref ona ait kuşkusuz.
17-25 Aralık, MİT tırları sürecinde Cemaatin dilini kullanan herkes Cemaat karşıtı kesildi. Ak Parti Cemaatle ters düştüğü süreçte CHP, MHP VE HDP doğrudan Cemaatin istediği pozisyonu aldılar. Cumhurbaşkanlığı seçiminde Cemaatin adayını destekleyip arkasında durdular. Kuşkusuz Cemaat karşısında en tutarlı tavrı Erdoğan gösterdi. Cemaatin sorunlu bir ilişkiler ağı ürettiğini fark edince, diğerleri gibi kenara çekilip cemaate teslim olmadı. Siyasi bedelini göze alarak cepheden mücadeleyi seçti.

15 Temmuz ihanetini birincil aktörü Gülen çetesi ve sempatizanlarıdır. Ancak ikincil olarak bu gruba kendilerini Kemalist /Ulusalcı olarak tanımlayan subayların bir bölümü de destek vermiştir. Kaldı ki, iktidardan kurtulmak için askeri darbeyi meşru gören bir siyasal zihin yapısının varlığını biliyoruz. 
15 Temmuz da darbenin yönü bekleyip darbe karşıtı kesilenleri biliyoruz.
Onların yaklaşımlarına bakın darbe karşıtı yazılarının olmadığını göreceksiniz.

Cemaatin ve PKK'nın hedefini biliyoruz. Onların hakim olduğu bir düzende yaşanacaklar hakkında nelerin olabileceğini açıkça biliyoruz. Devletin uygulamaları konusunda olabilecek haksızlıklara taraftar olamayız kuşkusuz. Gizli çalışmayı hedef edinmiş örgütlerin çözümlenmesinin zor olacağı ve bazı haksızlıkların olabileceği de açıktır. Bundan dolayı haksız mağduriyetlerin olmaması için azami dikkatle davranmak gerekmektedir.

İzmir katliamı için oklar PKK'yı gösteriyor. Örgütün daha önceki eylemlerinden haberdar olanlar için hiç şaşırtıcı değil. Bu örgüt katliam yapamaz diyebilir miyiz? Elbette hayır. PKK: Katliam, vahşet, vandalizm, alçaklık demektir. Bu kadar insanı babasız, savunmasız bırakan insanlık dışı bir çeteden daha ne beklenebilir ki? Bir de insan hakları, hukuk devleti lafazanlığı arkasına gizlenip, bu insanlık dışı saldırıları sessiz kalarak destekleyen insanlık dışı militanlar var. Onların söylemlerinde takındıkları maskelere inanmayın. Onlar her defasında konuyu başka yönlere çekerek, PKK'nın bunu yapmaya mecbur kaldığını anlatmaya çalışırlar. Bir katliamı kınayacak kadar bile vicdanları yoktur.

Devlet içine çöreklenmiş terör şebekelerinin arındırılmasını hedefleyen KHK'leri genel anlamda destekliyorum. Yapılan haksızlıklar varsa arkasında durmam. Ancak sanki görevden alınanların çoğunluğu haksız yere görevden alınmıştır gibi bir algıya pirim vermem. Alınanlar arasında haksız muameleye maruz kaldığına emin olduklarıma karşı çıkarım.

Canlı bomba olan, masum insanları katleden aşağılık teröristleri gerilla ve mücahit diye kutsayan insanların, demokrasi ve hukuk devleti nutukları atması  ikiyüzlü ve  sahtekarca bir davranıştır.

Özellikle FETÖ bağlantılı operasyonların bazı zorluklarının olduğunu kabul etmek gerekir. Özellikle FETÖ soruşturmalarında "ben suçsuzum" diyen insanların öyle bağlantılarına şahit oldum ki, insanların sadece kendi şahadetlerine ve suçlanmalarına kuşku ile bakar oldum. Bu yüzden emin olmadıkça "ben suçsuzum "diyenin de, suçlananın da arkasında durmam. İsteğim bütün suçluların cezalandırılması ve hiç kimsenin haksız yere mağdur olmamasıdır. Kuşkusuz kendini her şartla gizlemeyi ana ilke olarak belirlemiş örgütlerin çözülmesi bir hayli zordur.

Olayları bir Cemaat veya ideolojik bir kampın içinden bakanların doğru değerlendirme yapmaları çoğu kez imkansızdır. Onun için doğru değil; kendi içinde bulunduğu örgüt ya da cemaatin işine yarayıp yaramadığıdır önemli olan. Olaylara pragmatist bir mantıkla bakanların hiçbir ahlaki ilkeye sadık kalmayacakları açıktır.

Teröre hiçbir ayırım yapmadan karşı çıkın. Hiçbir terör örgütünün ardında durmayın. Hukuk devleti, adalet ve özgürlük için mücadele edin. Bir terör örgütünün gölgesine sığınarak insan hakları mücadelesi yapılamayacağı açıktır.

Biz Müslümanlar bir insanı haksız yere öldürenin tüm insanlığı öldürmüş sayan bir gelenekten geliyoruz. İŞİD,PKK,DHKP-C,FETÖ gibi terör örgütlerinden birine en küçük sempati duyan bir zihinle hiçbir işimizin olmaması gerekir. Terör örgütlerinden birini eleştirip, diğer terör örgütlerinin eylemlerine sessiz kalan kişilerin tavrı riyakarcadır. 



Bu yazı 2381 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANANLAR HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI