erotik shop
Bugun...
PKK Siyasal Aklı ve Sorunlar


Yusuf Yavuzyılmaz Fikir Zemini
 
 
facebook-paylas
Tarih: 21-03-2016 02:32

Siyasal bir bütünlük göstermese de PKK siyasal aklının belirli parametreleri olduğu açık. Kapalı örgütsel yapılar içeriği gereği kamuoyuna açık yapılar olmadığından olaylar karşısında ne tür tavır değişikliklerine gittiklerini anlamak zordur.

Bahardan itibaren savaşı batıya taşımayı amaçlayan demeçler de, barışçıl bir politika izlemekten vazgeçilmeyeceğini belirten demeçlerde aynı siyasal pozisyonu paylaşanlar tarafından yapılıyor. Sivil siyasal alanda demokratik sürece katılan HDP,şiddetle arasına mesafe koyamıyor, çatışmada ölen militanları sahiplenen bir tavır izliyor. Bu siyasal pozisyonun ya da pozisyonsuzluğun kendini tükettiğinin farkında bile değil.

PKK siyasal aklı kendi tarafından gelen eleştirilere rağmen Sur ve Şırnak’ta deneyip ürettiği sonuçları görmesine karşın, aynı stratejiyi Yüksekova’da denemeye kalkıyor. Öyle görülüyor ki, Hendek siyasetindeki temel amaç devleti şiddet alanına çekip buradan devlete karşı bir Kürt direnişi oluşturmayı amaçlayan bu siyasal davranış biçiminin, Kürt bölgelerinde karşılık bulmadığı gibi, halkın nefretini tetiklediğinin bile farkında olamamak nasıl bir basiretsizlik örneğidir.

İlçe merkezleri planlı bir şekilde ve belli amaçlar için gönderilen militanların askerin müdahalesine zemin hazırlayacağı bilinemez olamaz. Çıkan çatışmalarda ve yapılan operasyonlarda ilçenin harabeye döneceği, halkın o yerleşim bölgesini terk edeceği, terk ederken operasyona neden olanları da yargılayıp mahkum edeceği hesaplanmamış olabilir mi? Kendi halkını kendi topraklarında mülteci durumuna düşüren bu siyasal anlayışın ahlaki ve mantıki temeli var mı?

İlçede operasyonlar devam ederken evini,ocağını, hayatını sürdürdüğü toprakları terk etmek zorunda kalan insanların, evlerine izin alınmadan ve rızasına başvurmadan karargah haline getiren militanların bunu doğal bir hak olarak görmelerinin halkın vicdanında derin yaralar açtığının fark edilmemesi mümkün mü? Evini parkını terk edenlerin buna sebep olanları affetmeyeceği hesaplanmamış olabilir mi?

Yoksa ne kadar ölü olursa halkın o kadar bilinçleneceği gibi arkaik bir zihinsel yapının hala geçerli olduğu mu sanılıyor? Devrimci ahlak denilen ve hiçbir kutsalı içinde barındırmayan ahlak anlayışıyla halkın kalbini kazanmak mümkün mü?

Sanıyorsun ki,dünyadaki herkes siyasal bilincini “Gündem” gazetesi okuyarak oluşturuyor.

Sanıyorsun ki, tek görevi içinde bulunan yapıyı ve o yapının yaptığı eylemleri meşrulaştırmaya çalışan bir parti bültenini ile gazeteyi insanlar birbirinden ayıramıyor.

Sanıyorsun ki, tek doğru benim sahibi olduğum gazete de yazılıyor. Sanıyorsun ki suçu karşıya yüklediğimde kendi sorumluluğum ortadan kalkıyor. Sanıyorsun ki, kendi hatalarının belirleyici olduğu şiddet dalgasından halk seni sorumlu tutmuyor.

Anadolu halkının sömüren –sömürülen ilişkisi üzerinden anlamlandırmanın ve bunun üzerine bir siyaset geliştirmenin imkansızlığını göremez olamazsın. Söz konusu dikotominin sosyolojik zeminde anlamlı bir karşılığının olmadığı gerçeğini bile ıskalıyorsun.

Kır gerillacılığını temel argüman olarak benimseyen radikal Türk solu hiçbir siyasal ve toplumsal başarı elde edemediğini açıkça gördüğün halde, onlarla bir cephe oluşturmaktan çekinmiyorsun. Asıl olanın toplumsal sermaye olduğunu analiz edemiyor, yıllardır siyasetini halkın dini değerlerini aşağılamaya adayan, dini değerlerin devrimci mücadelenin önünde en büyük engel olduğunu savunan radikal solun toplumsal meşruiyetini yitirdiğini kavrayamıyorsun.

Şehirlerde sebep olduğun yıkımları sadece iktidarın tutumuna havale ederek sorunluluktan kaçacağını sanıyorsun. Daha da garibi bu tutumunun sorgulanmayacağını düşünmekle kendini aldattığının farkında bile olamıyorsun.

Suçluyu sürekli karşıya taşımakla sorumluluktan kurtulacağını sanıyorsun. Sürekli iktidarı suçlayan siyasetin kendini eleştirinin dışına taşımak gibi bir anlam taşıdığını kimsenin fark etmediğini sanıyorsun.

Kürt halkının ezici çoğunluğunun İslami duyarlılığını bildiğin halde,İslami değerler hakkında asla hayırlı rüya görmeyenlerle işbirliğine gidiyorsun. Halkın hiç hoş karşılamayacağı marjinal gruplarla gösteriler düzenliyorsun. Karşındakileri dini istismar etmekle suçlarken,senin de benzer davranışlar içinde olduğunu unutuyorsun. Seçim sürecinde Ali Şeriati’den alıntılar yapıp seçim bittikten sonra Ali Şeriati’yi hiç gündeme getirmemem nasıl anlaşılabilir. İktidarın eleştirdiğin Rabia siyasetiyle senin Ali Şeriati’yi araçsallaştırman arasında ne fark kaldı.

20. yüzyılda geçerli olan ama 21. Yüzyılda geçerliliğini yitirmiş kavramlar üzerinden dünyayı algılamaya çalışıyorsun. Bunca yaşanmışlığa rağmen Kürtlerin hala neden batı illerine göç ettiğini anlayamıyor, bunun sosyolojik kökenlerini analiz edemiyorsun. Daha da vahimi bu gerçekliği analiz edecek sosyolojik akıldan uzak olduğunu fark edemiyor olmandır.

Seni desteklemeye hazır, her dediğine kutsallık yükleyen dini cemaatlere benzer bir itaat ilişkisi üreten yapının hak,hukuk ve demokratik kültür üretemeyeceğini anlayamıyorsun.

Unutma ki, Kürt halkı sadece operasyonu yapanı değil, operasyonu çağıran siyasal zihniyeti de sorguluyor.

Sen kapalı kapılar arkasında siyasal çözümlemeler yapıp özeleştiriler verirken , insanlar evlerinden oluyor.

Yaşanan olaylardan iktidardan çok seni sorumlu tutanların sayısındaki artıştan habersiz gibi davranıyorsun. İşin en tuhaf tarafı bunca birikimine rağmen bu gerçekliği tahlil edecek donanımdan ve bilgi birikiminden yoksunsun.

Yanı başında Kürt mücadelesi veren Barzani’nin senin davranışların yüzünden Kürt halkının karşılaşacağı olumsuzluklara karşı uyaran sesini kısmaya,görmemeye, yok saymaya çalışıyorsun. Barzani gibi bir siyaset bilgesinin tecrübelerinden yararlanacağına onu aşağılamaya yok saymaya çalışıyorsun.

Sen bu halinle halkının sorunlarını kavrayan,ona önderlik eden,ona yol gösteren bir konumda değil; izlediğin akıl dışı siyasetle halkına acılar yaşatan, onu doğduğu topraklarda mülteci durumuna düşüren bir kesin inançlısın.

Her şeyi, bütün sorumluluğu iktidara atarak,onu şeytanlaştırarak meşrulaştırabileceğini zannediyorsun. Asıl analitik olan davranış modelinin içten dışa eleştiri olduğunu sürekli ıskalıyorsun.

PKK siyasal hareketinin gelinen noktada Kürt sorununun önünde bir engel oluşturduğunu göremiyorsun. Dünyada ve Türkiye’de gelişen süreçleri ıskalıyor eski mücadele biçiminde ısrar ediyorsun.

Ankara katliamını yarım ağızla kınıyor, arkasından ama ve ancaklarla aslında kınamak istemediğini anlatıyor, bunu kimsenin anlayamadığını zannediyorsun.

Türkiye kamuoyunun sadece “Gündem Gazetesi” okuyanlardan oluşmadığı bilmiyor olamazsın. Buna rağmen diğer toplumsal tabakaları gözmezden gelen ve sürekli nefret üreten siyasetinin nelere yol açacağını görmezden geliyorsun.

Etrafındaki alanı daraltan şey devlet,iktidar ve operasyonlar değil,Kürt halkına dayattığın ideoloji ve bu ideolojiyi gerçekleştirmek için halkın gündelik yaşantısını kabusa çeviren eylemler olduğunu bile görecek basiretten yoksunsun.

Uhud savaşının kaybedilmesinde Halid Bin Velid’in askeri dehası bilinmesine karşın, Kur’an savaşın kaybedilmesinde Haild Bin Velid’in dehasını hiç söz konusu etmemesindeki hikmeti kavrayamıyorsun. Tam tersine Kur’an savaşın kaybedilmesini dış faktörlere değil, Müslümanların ganimet tutkusu ve zaafları gibi iç faktörlere  bağladığından habersizsin. Bir sorunu sadece kendi dışındaki faktörle havale ederek anlamlandırılabileceğini düşünüyorsun. Siyasal ve sosyal olayların çözümünde belirleyici faktörlerin iç faktörler olduğunu unutuyorsun.

Şöyle diyor Aziz Kur’an “ Başınıza gelenler kendi ellerinizle kazandıklarınız yüzündendir” ve ekliyor “ Allah kimseye zulmetmez.”

Sen ise bütün retoriğini başkalarının günahları üzerine kuruyorsun. Böyle bir zihinsel işleyişin Cabiri’nin deyimiyle “Hermetik-sorun çözme kabiliyeti olmayan atıl- akıl olduğundan da habersizsin. 



Bu yazı 1669 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANANLAR HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI