erotik shop
Bugun...
Türk siyaseti, Ak Parti, Sol ve Kemalizm üzerine


Yusuf Yavuzyılmaz Fikir Zemini
 
 
facebook-paylas
Tarih: 19-05-2016 13:55

Ak Partinin ve CHP'nin konumu Türkiye'deki sağ sol anlayışın Avrupa'daki benzerleriyle uyuşmadığını gösteriyor. Hakikaten Kemal Tahir'i ve özellikle İdris Küçükömer'in değerlendirmelerini yeniden okumak gerekir. Öyle görülüyor ki, halen Avrupa siyasetinde görülen sağ-muhafazakar siyaset ile sol –ilerici siyaset arasındaki ilişkiyi ve bunun sonucu partilerin konumlanmasını Türkiye siyasetine bire bir uyarlamak mümkün değildir.

CHP ve çoğu sol partinin Kemalizm’e yaslanması onları değişimci ve ilerici olmaktan büyük ölçüde uzaklaştırmış; dahası onları muhafazakarlık içine hapsetmiştir. Türk siyasal tarihinin değişimci aktörleri daima sağ-muhafazakarlık içinden çıkmıştır. Menderes, Özal ve sağ gelenekten çok İslamcı bir geçmişi olan Erdoğan gibi. Bu durum, İdris Küçükömer’in kavramsallaştırmasına da uygundur. Çünkü o'na göre Türk toplumunun ilericileri İslamcı halk kütleleri, gericileri ise Kemalist-sol siyasettir.

Türk solunun Marksist,sosyalist ve ateist temelli olması ve dini reddeden, küçümseyen bir retoriğe dayanması, Müslümanları sağın politik kulvarına itmiştir. Bugün çoğu Müslüman’ın bu dille konuşması tarihsel mirastan dolayıdır.

Türk solunun Kemalizm’le bağlantısı kaçınılmaz ontolojik bir bağlantı mıdır,yoksa bir siyasal tercih mi? Gerçek şu ki, halkla iletişim kuracak dili oluşturamayan sol geleneğin Kemalizm’e eklemlenmesi kaçınılmazdır. Solun efsanevi liderlerinden Deniz Gezmiş’in mahkemedeki savunmasında Kurtuluş savaşına atıf yaparak ikinci kurtuluş savaşını yaptıklarından bahsetmesi bu anlamda dikkate değerdir.

Ak Partinin en büyük başarısı Cumhuriyet kurulduğundan itibaren Kemalizm’in ordu-üniversite, yargı ve aydınlar arasındaki birlikteliği parçalaması oldu. Bu parçalanma hem demokratikleşmenin hem de buna bağlı olarak yürütülen çözüm sürecinin önünü açtı. Çözüm süreci her ne kadar bilinen sebeplerle başarısızlığa uğrasa da Türk siyasetinde bir sorunu çözüm yolunda başka yolların da denenebileceğini gösteren güzel örneklerden biridir.

Türk siyasetinin elit kısmı Kemalist semboller ve değerler üzerinden yürüdü uzun yıllar. Halkın gündelik hayatını sürdürdüğü temel formlar ise İslamdan kaynaklanıyordu. Kemalistlerin bu kesimleri anlamasının imkanı yoktu. Bu kesim kendi siyasal önderlerini çıkararak toplumsal ve siyasal dönüşümün öncülüğünü yaptı. 

 Kemalist sol kesimin Ak Partinin başarılarından sonra halkı suçlayıcı bir siyasal retorik üretmesi de çaresizliğin bir ifadesidir. Elbette içtihatla ilgili bir konuda, özellikle siyasi konularda alınacak karalarda çoğunluğun bir konu üzerinde anlaşmasının sağlayacağı değer,azınlık veya daha küçük bir topluluğun anlaşmasından çok daha değerlidir. Siyasal olarak yönetimin belirlenmesinde çok sayıda vicdanın bir konuda ittifak etmesi son derece değerlidir. Bu yüzden Ak Partinin halktan aldığı  destek demokrasi açısından tartışılmayacak derecede değerlidir.  Sandık sonuçları üzerine tartışma yaratmak isteyenler, bunun yerine halkı anlayabilecek siyaset geliştirmek yönünde çaba harcasalar çok daha tutarlı olacaklardır.

Müslüman bir akıl için hakikatin çoğunluk ve azınlık tarafından temellendirilemeyeceği açıktır. Hakikatin ölçüsü çoğunluğun kabulü değil, bilginin kaynağı ve niteliği ile ilgilidir. Müslüman aklın inandığı bilgi çoğunluk ve azınlık olmasına bakılmaksızın doğru kabul edilmelidir. Yunanistan'da Müslümanların azınlıkta olması İslam inancının doğruluğunun ölçütü olarak alınamaz. Ancak seçimler değerleri oylamaz. Halkı belirlenen süre içinde kim yönetecektir sorusunun cevabını arar. Be cevap bütün zamanlar için geçerli ve doğru bir cevap değildir. Bu yüzden seçimler belirli periyotlarla tekrarlanır.

Seçim dolayısıyla gündeme gelen sandık tartışmaları da bununla bağlantılıdır. Sandık elbette hakikatin kaynağı değildir. Yukarıda da belirtildiği gibi sandık “yöneten kim olacak?” sorusunun meşruiyetini veren bir cevaptır. Zaten demokrasi teorisi hem seçmenin görüşünü değiştirebileceği, hem de yanlış tercih yapacağından hareketle seçimlerin belirli sürelerde tekrarlanmasını gerekli görür. 

Peki çoğunluğun bir görüş etrafında toplanmasının hiç mi anlamı yok? Elbette var. Çoğunluk hakikatin ilkelerini belirlemek ya da reddetmek anlamında bir değere sahip değildir,ama toplumun ortak kararlar etrafında önemlidir. 
Hz. Peygamber "ümmetimin çoğunluğu dalalet üzerinde ittifak etmez" diyor. Bu ifade dinin kaynaklarına ilişkin değil, içtihat alanında alınacak kararlara aittir. Siyaset konusundaki kararlar ve oy verme dinin temel inançlarıyla değil,içtihat alanıyla ilgilidir ve ortak vicdanın yönelimini göstermesi bakımından son derce değerlidir. Çoğunluk hakikati değil, yöneticinin kim olacağı konusundaki meşruiyeti gösterir. 

Kemal Tahir, Türk siyasal aklının "devlet baba" değerlendirmesinin aksine devleti "devlet ana" diye nitelendirir. Kuşkusuz ikisi de kullanılabilir. 
Kişinin kendi babasının yanında mutlu olması son derece normaldir. Peki insan başkasının babasının yanında mutlu olabilir mi? Bu hiç kuşkusuz bir taraftan babanın davranışına şefkatine,adaletine; diğer yandan çocuğun babaya güvenmesine ve sevmesine bağlıdır. Kürtleri sürekli üvey baba tarafından işkence edilen evlat sendromundan kurtarmak gerekir. Yoksa çocuk evi terk etmek zorunda kalacak, ya da kendine yeni bir ev yapacak. 
Ev herkese yetiyor deniyorsa evin odaları arasındaki tüm ayrıcalıklar ortadan kaldırılmalıdır.

İslamcılığın ortaya çıktığı dönemden beri dünya ölçeğinde etkili olan Liberalizm ve sosyalizm karşısında çeşitli tepkiler geliştirilmiştir. İslam dünyasının Batı karşısında geri kalmasının doğurduğu gerilim, İslamcı aydınları bu iki görüşle yapılacak senteze yöneltmişti.

Son iki yüzyılın dünyada etkili olan iki temel siyasi kuramı özgürlüğü temel alan liberalizm ve eşitliği temel alan sosyalizmdir. Eşitlik ve özgürlük, insanoğlunun iki temel amacı olmuştur. Kuşkusuz bu iki kavram tek başına olumlu değere sahip olmayabilir. Muhammed İkbal, bir gölde timsahlar ve ördekler özgür olduğunda ördeğin yaşama şansı kalmayacaktır örneğini vererek sınırsız özgürlük kavramının olumsuzluğuna vurgu yapar.. O yüzden ördeği koruyacak bir paradigma gerekir. Eşitlik kavramına da itiraz edilebilir. Örneğin yapılan bir sınavda herkese 3 puan vermek eşitliği sağlar ancak adalet çiğnenmiştir. Öyle görülüyor ki,eşitliği özgürlüğe ,özgürlüğü de eşitliğe kurban etmemek gerekir.

Türk siyasal hayatında Cumhurbaşkanlığı vesayetin destekçisi olarak düşünülmüştür. Endişe DP gibi bir parti gelirse onu denetim altında tutmaktı. Zaten 27 Mayıs devresinin ardından kurulan vesayet sisteminde MGK ve Cumhurbaşkanı siyasal iktidarları denetleyen mekanizmalardı. Bu sistem aşağı yukarı Ak Parti yönetimine kadar bazı arızalarla işledi. 
Öyle görülüyor ki, Kemalist elitlerin en büyük korkusu demokrasidir. Her Kemalist’in düşünce kodlarında tek parti döneminin demokrasisiz elitizmin özlemi akar.

Son zamanlarda bazı gruplarda sol –İslam tartışmaları ortaya çıkmıştır. Bu tartışmalar İslam tarihinde sol figürler aramayla sonuçlanmıştır. Genellikle dillendirilen ve sol İslam arasındaki yakınlaşmaya ve tarihsel figür arama çabalarına her zaman karşılık gelen Ebu Zer olmuştur. Ebu Zer üzerinden bir sol düşünce üretilebilir mi? Kuşkusuz Ebu Zer’in mücadelesini iyi bilenler için bu oldukça zordur. Benim Ebu Zer'de gördüğüm daha çok sivil itaatsızlıktır. Ebu Zer,toplumdaki haksızlıklara muhalif olmuş, bunun sonucunda sürgün edilme kararına uymuştur. Kuşkusuz bu tavrıyla devasa bir siyasal otoriteye karşı nasıl davranılacağı konusunda insanlığa bir alternatif sunmuştur. Ama dikkat edelim Ebu Zer bu mücadelede silahlı bir örgüt kurmamış ve silahlı mücadele yapmamıştır. Günümüzdeki demokratik mücadele biçimine en uygun mücadele biçimi de bence budur. 

İslam gibi devasa ontolojik, epistemolojik ve etik değerlere sahip bir öğretiye bir mezhebin, grubun, cemaatin veya bir ideolojinin içinden bakmak kadar dar görüşlülük olamaz. İçinde konumlanılan mezhep,grup ya da cemaate bağlılık arttıkça farklı görüşlere karşı fanatik bir tavrın ortaya çıkması kaçınılmazdır. Son dönemlerde Gülen bağlılarının yaşadığı bunalımın kaynağı da budur.



Bu yazı 1755 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANANLAR HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI