erotik shop
Bugun...
Yanlış Analojiler


Yusuf Yavuzyılmaz Fikir Zemini
 
 
facebook-paylas
Tarih: 20-10-2015 02:31

Analoji iki olay arasındaki benzerlikten yararlanarak biri hakkında verilen hükmü diğeri hakkında geçerli sayan bir akıl yürütme yöntemidir. Sınırlı olaylarda sonuç verse de yeterli araştırma ve veriye dayanmadığı için genellikle yanlış sonuçlara varılır. Buna rağmen sosyal olayları açıklamada sıkça bu yönteme başvurulmaktadır. 

Bir siyasal partiye, cemaate, örgüte veya dini bir yoruma kendisini hapsetmiş, zihnini onunla sınırlandırmış bir militan  için, tarihsel ve kültürel derinliği olan bir siyasal ya da sosyal sorunu doğru analiz etmek mümkün değildir. Dahası bu zihinler yanlış analoji yapmaya meyillidir. Kurduğu yanlış analojiyle bir gruba ait olanın onu iyi bir insan yapacağına inanmaktadır. Bu yüzden bütün enerjisini grubun çıkarlarının savunmasına harcamakta, kendini feda etmekten bile çekinmemektedir.

Çoğu insan kınanmaktan korktuğu veya çekindiği için gerçek düşüncelerini dillendirmekten sakınıyor. Bu durum yanlış analojiye kapı aralayan önemli bir nedendir.İnsanlar bazen kısa ve uzun vadeli çıkarlarını düşünerek genellikle gerçek düşüncelerini ve tepkilerini gizleme eğilimine girerler.

Oy kullananları kafir ilan etmek de yanlış bir analoji üzerinden yürüyerek varılan bir sonuçtur. Oy kullanan insanları Kur'an ayetlerinden yola çıkarak tekfir eden zihnin sadece analiz kabiliyeti sorunlu değil,aynı zamanda İslami algısı da sorunludur.. Bu hiç kuşkusuz Harici bir anlayıştır. Unutmayalım hariciler,yanlış bir analojiden yola çıkarak Hz. Ali’yi ve taraftarlarını kafir olmakla suçlamıştı . Nedeni şu: Hakemi kabul etmek Kur'an'a aykırıdır . Çünkü gerçek ve yanlış birbirinden ayrılmıştır. Kur’an ortada dururken hakem kabul etmek, islamın temel ilkelerine aykırı bir eylemdir. Oy vermenin kafir olmak anlamına geldiğini ima eden zihin, çağımız da Harici siyasetin uzantısı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bir kimsenin sadece karşıdakinin samimiyetini sorgulaması da gerçeği anlama konusunda büyük bir engel teşkil etmektedir. HDP çevreleri sürekli olarak Ak Parti Kürt sorununu çözme konusunda samimi olmadığını dillendiriyor, ancak şu sorudan bilinçli bir şekilde kaçıyor: HDP Kürt sorununun çözümünde samimi mi? Yoksa sorunun sürmesinden besleniyor mu?

Etyen Mahçupyan haklı olarak sol, sosyalist ve laik kesimin Kürt sorununu değerlendirirken içine düştüğü açmaza işaret ediyor. Türkiye' de Kürt sorununun nasıl çözüleceğinden çok kimin çözeceği çok daha fazla önemli. Bir iddiası ise tartışmasız doğru." Sol,sosyalist ve laik Kemalist kesime göre Kürt sorununu Ak Parti çözecekse sorun çözülmesin daha iyi”. Bu nedenle sol, sosyalist ve Kemalistler sorunun çözülmemesi yolunda PKK şahinleri ile işbirliği yapmaları akla aykırı değildir. Kürt milliyetçilerin Türk tarihinde Kürtlerin en büyük kazanımlarını elde ettiği Ak Parti dönemini 12 Eylülden daha vahim ve Erdoğan’ı diktatör ilan etmesi de ayrıca önemli.

Etyen Mahçupyan’ın  şu değerlendirmesi de çok önemli: “İrlanda ve İspanya’da mesele sorunun çözülmesinden ibaret… Türkiye’de ise sorunu ‘kimin’ çözdüğü hayati öneme sahip. Nitekim görünen o ki örneğin laik/sol kesim için sorunu AKP’nin çözüyor olması sorunun çözülmesinden çok daha önemli. O nedenle bugün Türkiye’de PKK’ya destek veren çok güçlü bir savaş lobisi var ve daha uzun süre de olacak.” Türkiye’de kurulan analoji Ak Partinin ne olursa olsun İktidardan uzaklaştırılması üzerine oturmaktadır. Bu yüzden sırf bu amaca yönelik uygulamalar, kullanılan araçlar ne olursa olsun desteklenmektedir. 

PKK'nın sosyalist/ateist damarından gelen davranış kodları zaman zaman ortaya çıkıyor. Öyle görülüyor ki, bilinçaltındaki gerçek niyetleri gizlemek çok kolay olmuyor. Kabul etmek gerekir ki, PKK ideolojisi de adım adım Türk modernleşmesinin ilk dönemindeki ateizme varan laiklik, evrimci ve pozitivist çizgiyi izliyor. Buna dayanarak Türklerin ateist olduğunu söylemek doğru olmadığı gibi, HDP yi destekleyen herkesi bu kapsam içinde görmek de başka bir analojidir.Bir partinin ideolojisi ile onu destekleyen herkesin aynı paydada buluşması mümkün değildir.

Türkiye sosyolojisini ezen Türk ve Ezilen Kürt üzerinden okumak eksik bir okumadır ve kuşkusuz yanlış bir analojiye dayanmaktadır. Doğrusu ezen Türk ve Kürtler var, ezilen Türk ve Kürtler var olacak. Kürtlerin Kürtleri ezmesi de sosyolojik bir gerçektir. Kürtlerin yaşadığı yerlerdeki zengin fakir arasındaki uçurum Türklerin yaşadığı yerlerden daha az değildir.

Türkler ve Kürtlerin İslam anlayışlarının karşılaştırılması da yanlış analojilere kurban gitmektedir. Türklerin İslam anlayışı büyük ölçüde Türk milliyetçiliğinin içinden yetişti. Kürtlerin İslam anlayışı ise yeni yeni Kürt milliyetçiliğine doğru evriliyor Türklerin ve Kürtlerin İslam anlayışı birbirlerinden çok da farklı olmayan tarihsel ve kültürel sorunlara sahiptir.

Türkler ve Kürtler geçmişi idealize eden bir tarih anlayışına sahiptir. Bir farkla ki, Türkler Kürtlerin, Kürtler de Türklerin sorunlu bir tarihe sahip olduklarını düşünür ve kendi tarihini bu karşıtlık üzerinden rasyonalize eder. Tarih üzerinden kurulan analojik yaklaşımlar, başkalarını suçlarken ,aynı yöntemle kendi tarihini yüceltmeye çalışır.

Benzer şekilde Türkiye’de yaşanan diktatörlük tartışmasında kullanılan argümanlar da büyük ölçüde analojiye, üstelik yanlış bir analojiye dayanmaktadır. Çıkarım şöyle yapılmaktadır: Hitler seçimle iş başına gelen bir diktatördür, bu yüzden Erdoğan’ın seçimle gelmesi diktatör olmadığını göstermez. Kuşkusuz diktatörler seçimle iş başına gelmiş olması mümkündür. Ancak buradan yola çıkarak demokrasi ve seçimler diktatör üretir sonucuna varamayız. Diktatörlerin özelliği hangi yöntemle iş başına gelirse gelsin, iktidara geldikten sonra seçime başvurmayı yöntem olmaktan çıkarması ve seçim yapılsa bile, demokrasinin çoğulculuk ilkesi çiğnendiğinden şekli bir unsur olarak kalmasından ibarettir. Bu yüzden bütün görevlerine seçimle gelmiş bir siyasal lideri diktatör olarak suçlamak yanlış analojinin en güzel örneklerinden biridir.

Kürt ve Türk aydınlarının en büyük sorunu olayların nedenini çoğunlukla kendi dışında aramaları ve komplo teorilerine oldukça meyilli olmalarıdır. Komplo teorilerine aşırı bağlılık insanları gerçeklikten koparır. Özellikle analojik düşünceye yatkın komplo teorileri gerçeği açıklama konusunda iddialı olmasına karşın oldukça yetersizdir.

Öyle görülüyor ki, toplumsal barışı sağlamak için insani değerleri öne çıkarmak,evrensel ahlaki ilkelere vurgu yapmak gerekir.  Analojilerden yola çıkarak yanlış ve kışkırtıcı sonuçlara varmak sorunlu bir yaklaşımdır. Bazen siyasal konulardaki sert tartışmalar bize insanlığımızı unutturuyor. Oysa insanların o kadar çok ortak yönü var ki. Siyasal konularda sert tartışmalar çoğu güzelliklerin üzerini örtüyor. Siyasal farklılıklarımız insanlığımızın üzerini örtmesine izin vermeyelim. Analojilerin etkisinden kurtulup yeterli veriler ışığında yorum yapmak gerekir.

Şunu kabul etmek gerekir ki, bir sorunu değerlendirmek konusunda herkes aynı düşünmek zorunda değildir. Nitelikli bir tartışmanın ön koşulu galip gelme hırsı ve kaybetme korkusu tuzağına düşmemektir. Sonra muhatabınıza saygı gösterin ve asla hakaret etmeyin. Bir şeyler öğretme ve öğrenmenin endişesini sürekli taşıyın. Zihinsel değerlendirmeler yaparken analojilerin yanıltıcı etkisine girmemeye çalışın.

Türk ve Kürt aydınlarının düşünce sistematiği arasında derin farklar yok. Bu Türk ve Kürt siyasal aklının temel parametrelerinin benzerliklerinin farklılıklarından çok daha fazla olmasından kaynaklanıyor. Milliyetçi yaklaşımlar bir gruba ait olma üzerinden yanlış bir analoji kurar ve o grubun üstün değerleri olduğunu,gruba ait bireylerinden bu değerleri yansıttığını iddia eder. Oysa hiçbir toplum homojen bireylerden oluşmaz.

Analojinin kullanıldığı ve feci sonuçlara yol açtığı alanlardan biri de linç kültürüdür. Bilindiği gibi suç işleyenin dahil olduğu grup suç işleyenle benzerliği yüzünden suçlu ilan edilir. Analoji kuran insanlar hukukun şahsiliği ve sucun bireyselliği ilkesini ıskalayarak öfkesini gruba yöneltir. Böylece PKK  sempatizanı bir militanın yaptığı eylemden yola çıkarak konuyla hiç ilgisi olmayan başka bir yerde yaşayan Kürt vatandaşın dükkanının yağmalanması kabul görür hale gelir. ‘’Eylemi yapan Kürttür, o halde bütün Kürtler suçludur’’ analojisi sadece hukuk ilkelerini çiğnemekle kalmaz, aynı şekilde dinin evrensel ahlaki ilkelerine de tam anlamıyla aykırıdır.

İslam “suç bireyseldir” ilkesinden hareket eder. Bir kişinin işlediği suçtan dolayı bağlı bulunduğu grubu suçlamak sadece yanlış bir analoji değil, ilkel hukuk mantığını yansıtan bir uygulamadır.  



Bu yazı 1670 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANANLAR HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI