erotik shop
Bugun...


Canetti'nin Hapishanesi...
"Elias Canetti bir yazın dünyası mucizesidir. 20.yüzyılın en özgün yazarlarından biri olduğunu düşünürüm. Nobel Edebiyat Ödülü almasına rağmen batıda hak ettiği yeri alamadı ya da hak ettiği yer verilmedi. Yazın alanında ‘Körleşme’ romanı ile tanınır ama benim favorim otuz yılda yazıp bitirdiği ‘Kitle ve İktidar’ adlı kitabıdır. Böylesi bir kitabı yazabilmek için bir insanın yüz gözü, yüz aklı, yüz dili olmalı. Ben de merak ettim Canetti’nin dilinin peşine düştüm. Canetti’nin dilindeki bu sır nedir? Bakın o dil ne badireler atlatmış?"

facebook-paylas
Tarih: 18-08-2023 15:37
Canetti'nin Hapishanesi...
+ -

PKK ve Sol mahalleye tutarlı ve radiikal eleştirileriyle tanınan, ''Son Diktatör'' ve ''Yüzleşerek Barışmak'' gibi kitaplarıyla Türkiye kamuoyunda bilinen yazarlar arasında yer alan yazar Aytekin Yılmaz'ın, Dünyada 20.yuzyılın büyük yazarlarından Elias Canetti üzerine kaleme aldığı inceleme yazısını paylaşıyoruz. 

 

Aytekin Yılmaz: Canettı’nin Hapishanesi...

Elias Canetti bir yazın dünyası mucizesidir. 20.yüzyılın en özgün yazarlarından biri olduğunu düşünürüm. Nobel Edebiyat Ödülü almasına rağmen batıda hak ettiği yeri alamadı ya da hak ettiği yer verilmedi. Yazın alanında ‘Körleşme’ romanı ile tanınır ama benim favorim otuz yılda yazıp bitirdiği ‘Kitle ve İktidar’ adlı kitabıdır. Böylesi bir kitabı yazabilmek için bir insanın yüz gözü, yüz aklı, yüz dili olmalı. 

Ben de merak ettim Canetti’nin dilinin peşine düştüm. Canetti’nin dilindeki bu sır nedir? Bakın o dil ne badireler atlatmış? Canetti 4-5 yaşlarındayken (Kendisinin hatırladığı en eski anıymış.) komşuları olan bir adam her sabah kapının önünde Canetti ile karşılaşır. Onu yanına çağırır, ağzını aç, dilini çıkar der. Canetti çıkarır dilini. Adam cebinden sustalı bıçağını çıkarıp Canetti’nin dilinin üzerine koyar ve “Koparayım mı!” der. Bu sahne birçok sabah tekrarlanır. Canetti korku içinde her defasında dilini sustalı bıçağın keskin ucundan kurtarır. Bu olay henüz çocuk olan Canetti ‘de travmalara yol açar. Kimselerle paylaşamadığı bu travma 10 yaşına kadar sürer. Canetti o yıllarda sustalı bıçaktan kurtarılmış dilini ağzında saklar. Bu travma Canetti’nin geç konuşmasına neden olur. Meğer Canetti’nin dili, kör bir bıçağın ağzından kurtulmuş bir dilmiş. Pek haklı olarak yaşamını anlattığı üç ciltlik kitabının ilk cildinin adı: “Kurtarılmış Dil”dir.

Tüm dünyada entelektüel alanda “Hapishane”  deyince akla hemen Foucault gelir. Türkiye'de de Foucault neredeyse hapishane konusuyla özdeşleşmiş bir isim. Hapishanenin Doğuşu, Büyük Kapatılma ve Seçme Yazıları’nın hemen hemen tümünde hapishane ve iktidarı anlatır. Bu alanda yapmış olduğu çalışmalar ile hak etmiş olduğu bir üne sahiptir.

Ama ben bu yazımda Foucault'un hapishanesini değil, Elias Cannetti'nin hapishanesini anlatmaya çalışacağım. En özgün eseri olarak bilinen “Kitle ve İktidar “* yazarı tarafından otuz yılda tamamlanmış bir eser. Bu kitapla hapishanede tanışmıştım.  Elime ilk aldığımda ilginç gelmişti. İktidar konusunda araştırma yapanların el kitabı sayılıyordu. Kitapta bir bölümün adı  “İktidarın İç Organları'oldukça ilgimi çekmişti. Hatta biraz da ezberimi bozduğu içindir ki o bölümden not almayı çoğaltmıştım. Daha önce hapishanelere dair okuduklarımdan farklı bir şey söylüyordu Canetti. Hâlâ İktidar hakkında bu kadar sert yazılmış bir çözümlemeye rastlamadım desem abartmış olmam. Geçenlerde hapishanede tuttuğum notlarıma bakarken “Kitle ve İktidar” ın notları gözüme çarptı. Bu notlardan yola çıkarak Canetti’nin iktidar hapishanesini anlatmaya çalışayım.

 

İktidarın Amblemi: EL

Canetti ilgili bölümde “Ele geçirme ve içe alınmanın psikolojisi, tıpkı yeme psikolojisi gibi, genel olarak henüz keşfedilmemiştir.” der. Henüz tüm ayrıntılarıyla keşfedilemeyen ele geçirme, içe alma süreçlerini uzun uzadıya anlatmaya başlar. “İnsanlar arasında, tuttuğunu asla

bırakmayan el, iktidarın amblemi olmuştur.”“Onun eline bıraktı”, “Onun elindeydi”, “O, tanrının elinde” ya da “Ah onu bir elime geçirsem” gibi. Daha siyasi bir dille vurgularsak  “İktidarı ele geçirdi.”  gibi. Neticede Canetti iktidar olgusu üzerine düşünüp yazarken “El” ile çok ilgilenir. “El” i takip eder. Şimdi biraz da Canetti’nin elini takip edelim, bakalım bizi nereye götürecek?

“…elin işlevi o kadar çeşitlidir ki, bu işlevle bağlantılı çok sayıda deyişin bulunması şaşırtıcı değildir. Ancak elin gerçek ünü, o merkezi ve şöhretli iktidar eylemi olan ‘kavrama'dan gelir.”

Canetti El'den hareketle iktidarın iç organlarını bulur ve sıralar: “Avın fiili olarak içe alınması ağızda başlar. Yenebilecek her şey elden ağza uzanan yolu takip eder. Kavramak için kolları olmayan pek çok canlı arasında bu işlem ağzın kendisi, dişler ya da ağızdan bir çıkıntı oluşturan gaga aracılığıyla başlatılır.”

Dişler iktidarın en çarpıcı doğal aracıdır. Sıra sıra dizilmiş olmaları ve parlak pürüzsüzlükleri vücuda ait olan başka her şeyden farklıdır. “İnsanda, onların düzenin ilk tezahürü olduklarını söyleme hissi uyandırır. Bu öyle bir düzendir ki dikkat çekmek için neredeyse avaz avaz bağırır. Bu düzen, her zaman görülebilir olmasa da, oldukça sık yapıldığı gibi ağzın açılışında dış dünyaya bir tehdit oluşturur.”

 

Sıkılmış Dişlerin Arasındaki Özgürlük

Canetti'ye göre: Dişlerin bariz nitelikleri olan pürüzsüzlük ve düzen, iktidarın doğasına nüfuz etmiştir. Ağzı hapishaneye benzeten Canetti: “Dişler ise ağzın silahlı gardiyanlarıdır. Ağız gerçekten de bütün hapishanelerin prototipi olarak dar bir yerdir. Oraya giren her şey kaybolur. Pek çok şey de hâlâ canlıyken girer oraya. Çok sayıda hayvan, avını yalnızca ağzına aldığında öldürür, bazıları o zaman bile öldürmez. Ağzın, bir avı beklerken açılmaya bu kadar istekli oluşu, kapanma, tek hamle ile kapanma kolaylığı, hapishanenin en korkulan özelliklerinden birini anımsatır. Ağzın hapishaneler üzerinde gizli bir etkisinin olduğunu varsaymak yanlış olmaz. İlkel insan, balinaların yanı sıra ağzına sığabileceği başka hayvanların da varlığını kesinlikle biliyordu. Bu korkunç mekânda, oraya yerleşecek zaman kalsa bile, hiçbir şey gelişemez. Kısırdır ve orada hiçbir şey kök salamaz. Ejderhaların ağzı fiilen yok edilince, insanoğlu onun yerini simgesel olarak alacak hapishaneler kurdu.” der.

İşkence odaları olarak kullanıldığı zamanlarda hapishaneler pek çok açıdan düşman bir ağzı andırır. Cehennem deyince göz önüne aynı görünüm gelir. Öte yandan hapishaneler giderek son derece titizleşti. “Dişlerin pürüzsüzlüğü dünyayı fethetti; hücrelerin duvarları pürüzsüz, hatta pencere deliği bile küçüktür. Mahkûm için özgürlük sıkılmış dişlerin arasındaki açıklıktır ve bunlar artık hücresinin duvarlarıyla temsil edilmektedir. Her şeyin geçmesi gereken dar boğaz, o noktaya kadar canlı kalanlar için nihai dehşet anlamı taşır. İnsanın düşlemi sürekli olarak içe almanın çeşitli aşamalarıyla meşru olmuştur. Onu tehdit eden büyük hayvanların açılan çeneleri, düşlerinde ve hatta mitlerinde insanın arkasını bırakmamıştır. Kimileri bütün ümitlerini bitirmişken bu canavarların ağzından alınıp çıkarılmış ve bu insanlar hayatlarının geri kalan kısmında canavarın diş izlerini taşımışlardır.”

 

İktidarı Hapishanede Suçüstü Yakalamak

Hani bazen suçüstü yakalanmak oluyor ya buna benzer bir son bekliyor Canetti'nin hapishanesini. Şu şekilde: “Av vücutta uzun bir yol izler ve yolda bütün özü emilir. Geriye artık ve pis koku kalana kadar yararlı her şey alınır. Her ele geçirme eyleminin sonunda bulunan bu işlem, bize genel olarak iktidarın doğasına ilişkin ipucu verir. İnsanları yönetmek isteyen herhangi biri, bu insanlar onun önünde hayvanlar kadar iktidardan yoksun kalana kadar onları önce aşağılamaya, haklarını ve direnme kapasitelerini onları kandırarak ellerinden almaya çalışır. Onları hayvan gibi kullanır ve onlara söylemese bile, onların kendisi için hayvanlar kadar az değer taşıdığını kendi içinde her zaman açıkça bilir; yakınlarıyla konuşurken, onlardan koyun ya da sığır diye bahseder. Nihai amacı onları kendi içine almak ve özlerini emmektir. Onlardan arta kalan onu ilgilendirmez. Onlara ne kadar kötü davranırsa, onları o kadar küçümser. Artık işe yaramaz hale geldiklerinde, tıpkı kendi dışkısından kurtulur gibi, yalnızca evinin havasını kirletmemelerini sağlayacak şekilde kurtulur. (…) Bütün bu aşamalardan geriye kalan dışkı, bütün kan dökücülüğümüzün özlerini taşır. Onun sayesinde neyi öldürdüğümüzü biliriz. Dışkı, aleyhimizdeki bütün delillerin sıkıştırılmış toplamıdır. O bizim günlük, kesintisiz günahımızdır; böyle olduğu için pis kokar ve göklere haykırır. Kendimizi ondan nasıl yalıttığımız çok çarpıcıdır; bu amaçla ayrılmış özel odalarda ondan kurtuluruz; en mahrem anımız oraya çekilince yaşanır. Orada dışkımızla başbaşa kalırız. Ondan utandığımız açıktır. Dışkı, sindirime ilişkin o iktidar sürecinin en eski damgasıdır; bu damga olmasaydı, karanlıkta meydana gelen bu süreç gizli kalırdı.”

Aslında Canetti bize iktidarı anlatırken onun en yoğun ve derin bir minyatürü olan hapishaneyi de anlatmış oldu.

*CANETTI Elias - Kitle ve İktidar - Çev: Gülşat Aygen - Ayrıntı Yayınları - İstanbul,1998.   




Bu haber 465 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
YUKARI